5 Ağustos 2018 Pazar

"Bu millet otobüste ayakta gitmeye bayılıyor!" dedi şoför arkadaş. Otobüs boş olduğu zamanlarda genellikle en öne şoföre en yakın yere oturmayı tercih ederim. Gün boyu trafikte çekmedikleri sıkıntı kalmıyor ve gün boyu da tek başlarına çalışıyorlar. Dolayısıyla da biraz doluyorlar. Onların neler çektiğini anlamak için en güzeli en öne oturmak ve genellikle de bana anlatıyorlar. Anlatmasını desteklemek için "evet, öyle maalesef" dedim. "2,5 yıldır şu Darıcalılara bunu bir öğretemedik. Otobüs sabahtan akşama kadar boş boş dolaşıyor." Burada demek istediği, bu yeni otobüslerin nerelerden geçtiğini halâ çoğu kişi bilmiyor, oysa üzerinde kocaman yazıyor. Halâ eski ve daha ufak daha az konforlu olan 501 ve 502 hatlı otobüsler tercih ediliyor, dolu olmalarına rağmen. Gerçekten de öyle. Birebir gözümle de çok gördüm. Herkes bu otobüslere doluşurken, ben arkadan gelen boş, daha temiz ve daha konforlu otobüse binmeyi tercih ediyorum genellikle. Başka bir şoför arkadaş ise şöyle demişti: "Elin Suriyelisi geldi, hangi otobüsler nereden gider hepsini öğrendi, bizim Türkler halâ öğrenemedi! Halâ her defasında aynı soruyu tekrar tekrar soruyorlar." Şoförlerin bunlara canlarının sıkılması bir yana, yolların köşelerine ve hatta köşelere az yakın olan yerlere araçların park edilmesi dahi bu büyük otobüslerin dönebilmeleri için ciddi bir problem. Ona canı sıkıldı, ona söylenirken bir yolcu geldi sordu ben şurada ineceğim oradan geçer mi diye. Anlattı şoför, oradan geçmiyoruz diye. Bu arada soru soran adam da sarhoş, her halinden belli. Bu da onlar için ayrı bir problem. Geçenlerde yine başka şoförü dinledim. Bir sarhoşu almış duraktan. Adam binmiş otobüse ama bir daha inmemiş. İndirememiş otobüsten. İnmek istememiş. Sarhoş, ne yapabilirsin? Tutturmuş adam inmeyeceğim diye. Zor bela bir de onunla uğraşmış gece gece. Neyse, bu yoldaki sarhoşa anlatıp kapıyı kapattı, aynı zamanda köşeye park eden araca da canı sıkkın, tam gaza basıyor, önüne bir yaya atladı. Hani yaya az uzak mesafede de değil. Otobüsün dibinden karşıya geçmeye çalışıyor. "Otobüsün dibinden..." Az kalsın çarpıyordu adama. Durdu, geç hadi geç dedi. Adam geçerken galiba "görmedin mi beni" gibi bir şey söyledi. Şoförün cevabı çok güzeldi: "Sen koskoca otobüsü görmedin mi?!" Orada tutamadım kendimi güldüm. Otobüs şoförlerinin yaşadığı bir diğer sorun ki bunu çoğu araç sürücüleri anlamaz, duraklara park etmiş araçlar... Evet, bu araçlar yüzünden otobüsler yolun ortasında durup yolcu indirip bindirmek zorunda kalıyor. Durak müsait olsa da sağa yanaşmayan otobüsler yok mu, var tabi. Ancak o da başka bir problem, bizim kültürde ne yazıkki yol verme nezaketi pek yok. Sağa yanaştı, yolcu indi bindi, ana yola girecek tekrar? Mümkün değil. İnsanların %90'ı yol vermiyor. Biraz nezaket sahibi olsak, başkalarının halini biraz daha anlamaya çalışsak, daha güzel olacak. Dönerken yaşanan problem, önüne yaya atlaması, trafik sıkışıklığı, yolda insanlara "oradan geçmiyoruz buradan geçiyoruz" diye anlatması, inmek için çok yavaş hareket eden-inmeye hiç hazırlanmayan yolcular vs bunların her biri şoförler için vakit kaybı ve şoförlerin uyması gereken bir süresi var. 10 dakikalık otobüs yolculuğumda adam neler çekti. Bir de onların halini gün boyu düşünelim?

Mümkünse duraklara, duraklara yakın yerlere ve köşelere araç park etmeyelim. Köşelere ise zaten patk etmememiz gerekiyor, kaldırım köşelerinde veya bitişlerinde tekerlekli sandalyeliler için inme yeri oluyor. Yoksa zaten o da başka bir problem. O kaldırımlardaki ufacık çıkıntılar dahi onlar için büyük problem. Kaldı ki uzunca bir kaldırımdan gelip de kaldırım sonundaki inebileceği yere bir aracın park etmiş olması, ... bu durum tam gözümün önünde oldu. Tekerlekli sandalye ile ulaşımını sağlayan kişi de dolayısıyla demediğini bırakmadı. Neden? Çünkü gidip apayrı bir yerden, çok daha uzak yerden inmek zorunda kaldı. Oraya da bir aracın park ettiğini düşünsenize? Nereden yoluna devam edebilecek bu kişi? Ve kendinizi onun yerine koyun? Bu insanlar hakkında ne düşünürsünüz? Kaldırımdan inemiyor, yolunuza devam edemiyorsunuz! Yol bu! Park yeri değil!

Bu kaldırım meselesi, kaldırımlara araçların park edilmesi de apayrı bir problem. Park edecek yer yok derken kaldırımdan yürünmesine engel olunan çocukların, yaşlıların yoldan yürümeye sebep vermesine ve bu da arkadan gelen araçların onlara çarpmasına sebebiyet verir. Gelişmemize daha çok var. Yeter ki başka insanların halini de anlamaya çalışalım, sadece kendimizi düşünmeyelim.