Bismillahirrahmanirrahim diyerek Allah seni
korur mu bilemem ama Allah sana beyin vermiş, akıl vermiş. O emniyet kemeri süs
değil, gaz pedalı da klavyede bastığın ok değil. Bunları sana verdiği beyin ile
ayırt edebil... Sen halâ daha aşırı hız yapıp, emniyet kemerini takmıyorsan...
Olacağı varmış diyeceğine hatayı kendinde ara zahmet olmazsa, sevgili kul.
20 Temmuz 2014 Pazar
As seen on #Cosmos: The Pale Blue Dot
"Look again at that dot. That's here. That's home. That's us. On it everyone you love, everyone you know, everyone you ever heard of, every human being who ever was, lived out their lives. The aggregate of our joy and suffering, thousands of confident religions, ideologies, and economic doctrines, every hunter and forager, every hero and coward, every creator and destroyer of civilization, every king and peasant, every young couple in love, every mother and father, hopeful child, inventor and explorer, every teacher of morals, every corrupt politician, every 'superstar,' every 'supreme leader,' every saint and sinner in the history of our species lived there -- on a mote of dust suspended in a sunbeam."
-Carl Sagan, "Pale Blue Dot," 1994
This image of Earth, captured by NASA's Voyager 1 at a distance of more than 4 billion miles, inspired Carl's famous quote.
Image credit: NASA/JPL-Caltech
#nasa #space #voyager @nasajpl #earth
"Bir millet baraj ve fabrika ile değil,
daha önce milli ruh ve ülkü ile kalkınır. Mânen çökmüş bir millete endüstri
tesisleri yapmak, ölüye balo elbisesi giydirmeye benzer!"
"Irkçı değil misin? Irkçılığa düşman mısın? Öyleyse sen günün birinde Atenagoras’ı Türkiye Cumhurbaşkanı görmekte sakınca bulmazsın. Belki de Batı Hıristiyan dünyasının sevgisini ve yardımını kazanırız diye düşünürsün. Sen bir Yahudi sarrafın maliye bakanı olmasına ses çıkarmazsın. Kendi kesesini doldurmasına ve İsrail’e transferler yapmasına rağmen bütçeyi kabartacağı için sevinç bile duyarsın. Hattâ Kürt devleti kurmak için bunca Türk’ün kanına giren Şeyh Said’in torunlarından birinin başbakan veya devlet bakanı olmasına da ses çıkarmazsın. Sen yalnız Türkçülüğe karşı çıkar, Türk ırkçılığını yerer, Turancılığa düşmanlık edersin. Çünkü sen ya Türk ırkına yüzyıllarca kölelik etmiş bir milletin mensubu yahut da beyni işlemeyen, yobazlaşmış, okuduğunu sindirememiş bir budalasın."
Nihal Atsız. Irkçılığa ve kalkınmaya farklı bir bakış.
"Irkçı değil misin? Irkçılığa düşman mısın? Öyleyse sen günün birinde Atenagoras’ı Türkiye Cumhurbaşkanı görmekte sakınca bulmazsın. Belki de Batı Hıristiyan dünyasının sevgisini ve yardımını kazanırız diye düşünürsün. Sen bir Yahudi sarrafın maliye bakanı olmasına ses çıkarmazsın. Kendi kesesini doldurmasına ve İsrail’e transferler yapmasına rağmen bütçeyi kabartacağı için sevinç bile duyarsın. Hattâ Kürt devleti kurmak için bunca Türk’ün kanına giren Şeyh Said’in torunlarından birinin başbakan veya devlet bakanı olmasına da ses çıkarmazsın. Sen yalnız Türkçülüğe karşı çıkar, Türk ırkçılığını yerer, Turancılığa düşmanlık edersin. Çünkü sen ya Türk ırkına yüzyıllarca kölelik etmiş bir milletin mensubu yahut da beyni işlemeyen, yobazlaşmış, okuduğunu sindirememiş bir budalasın."
Nihal Atsız. Irkçılığa ve kalkınmaya farklı bir bakış.
"Havuç önceden turuncu dışında hemen her
renkte yetişirdi. Derken 16. yüzyılda Hollandalı havuç yetiştiricileri bu kök
sebzeye yurtsever bir kimlik kazandırmaya niyetlendiler. Kuzey Afrika'dan
getirttikleri değişinime uğramış bir tohum kullanarak, İspanyollara karşı
verdikleri bağımsızlık savaşının önderi, Turuncu Prens diye bilinen kral I.
Wilhelm'in onuruna turuncu renkte bir havuç yetiştirmeye başladılar.
Bayrağı turuncu olan ülkenin şimdi bir de turuncu havucu olmuştu. Bundan hiçbir
yarar elde edilmiş olmasa da, yine de bu olayı tarihteki en başarılı
markalandırma denemesi sayabilirsiniz. Havuç kemiren hiç kimsenin -Bugs Bunny
dahil- tüm zamanların kaçırılmış en büyük markalandırma fırsatını dişlediğinin
farkında bile olduğunu sanmıyorum."
Martin Lindstrom, "Duyular ve Marka" kitabından alıntı.
"Hollanda bayrağı 16. yüzyılın ikinci yarısında I. William tarafından hazırlatılmıştır. Bayrağın ilk ismi prinsevlag'tır. Bu "prensin bayrağı" anlamına gelmektedir. O zamanların lideri Prince William of Orange tarafından dizayn edilen bayrakta ilk başta kırmızı renk yerine turuncu renk vardı. Daha sonra 17. yüzyıl ortalarında turuncu renk kırmızı olarak değişmiştir."
Kaynak: tr.wikipedia.org/wiki/Hollanda_bayrağı
Bir de şöyle bir bilgi var:
"Turuncu havuçlar, ilk olarak 16. yüzyılda Hollanda Kraliyet sarayının rengi olan turuncuya uygun olsun diye, Hollanda’da üretildi ve kullanıldı. Bu durum neticesinde, 17. yüzyılda Hollanda, turuncu havuç üretiminde Avrupa’nın en büyük üretici oldu. Günümüzde kullandığımız ve üretilen tüm havuç çeşitleri, Hollandalıların dört turuncu havucundan gelmektedir. Bunlar Early Half Long, Late Half Long, Scarlet ve Late Orange olarak adlandırılırlar. ...
BM ( Birleşmiş Milletler ) ’ye göre 20. yüzyılın başlarında, 287 çeşit havuç türünün olduğu belirtilmektedir. Bu çeşitlilik, oldukça azalmış ve 21 çeşide gerilemiştir. Ayrıca, bazı havuç türlerine ait tohumların buzlanmayı engellediği belirlenmiş, doğal bir antifriz gibi vücut dokularını tıbbi anlamda korumaktadır."
Kaynak: http://www.merakname.com/havuc-ne-renktir/
Martin Lindstrom, "Duyular ve Marka" kitabından alıntı.
"Hollanda bayrağı 16. yüzyılın ikinci yarısında I. William tarafından hazırlatılmıştır. Bayrağın ilk ismi prinsevlag'tır. Bu "prensin bayrağı" anlamına gelmektedir. O zamanların lideri Prince William of Orange tarafından dizayn edilen bayrakta ilk başta kırmızı renk yerine turuncu renk vardı. Daha sonra 17. yüzyıl ortalarında turuncu renk kırmızı olarak değişmiştir."
Kaynak: tr.wikipedia.org/wiki/Hollanda_bayrağı
Bir de şöyle bir bilgi var:
"Turuncu havuçlar, ilk olarak 16. yüzyılda Hollanda Kraliyet sarayının rengi olan turuncuya uygun olsun diye, Hollanda’da üretildi ve kullanıldı. Bu durum neticesinde, 17. yüzyılda Hollanda, turuncu havuç üretiminde Avrupa’nın en büyük üretici oldu. Günümüzde kullandığımız ve üretilen tüm havuç çeşitleri, Hollandalıların dört turuncu havucundan gelmektedir. Bunlar Early Half Long, Late Half Long, Scarlet ve Late Orange olarak adlandırılırlar. ...
BM ( Birleşmiş Milletler ) ’ye göre 20. yüzyılın başlarında, 287 çeşit havuç türünün olduğu belirtilmektedir. Bu çeşitlilik, oldukça azalmış ve 21 çeşide gerilemiştir. Ayrıca, bazı havuç türlerine ait tohumların buzlanmayı engellediği belirlenmiş, doğal bir antifriz gibi vücut dokularını tıbbi anlamda korumaktadır."
Kaynak: http://www.merakname.com/havuc-ne-renktir/
Çevreye yönelik en büyük tehdit, bir kağıt
fabrikasının atıklarından, bir belediye kanalizasyonunu okyanusa boşaltmasından
ya da yerel çiftliklerde kullanılan tarım ilaçlarıyla gübrelerin, sızıntı ve
akıntılarının denize ulaşmasından kaynaklanan yerel kirlilik değildir. Esas
tehlike, insanoğlunun yaşamına, atmosfere, dünyanın bir bakıma akciğeri sayılan
tropik ormanlara, dünya okyanuslarına, hava ve su rezervlerimize yönelik olan
tehlikedir. Bu da tüm insanlığın bağımlı olduğu çevre demektir.
~Peter F. Drucker
~Peter F. Drucker
İnsanlar sokakları evi gibi temiz tutmuyor
ancak herkes kendisine saygılı davranmasını istiyor.
Ve ben bunu düşünürken ... biri önüme kuruyemiş kabukları attı. Zor tuttum kendimi. Yanında eşi ve çocukları olmasaydı ... diyecektim bir şey de artık bakışlarımdan anladığını tahmin ediyorum ... çünkü tekrar bana doğru bakamadı ... İyi ki sabırlıyım.
Aslında noktalı yerlere bir hayvan ismi yazdım ama sonra gözümün önüne o hayvan geldi, sonra yazmaktan vazgeçtim.
Herkes kendisine saygılı davranmasını istiyor ama ...
Ve ben bunu düşünürken ... biri önüme kuruyemiş kabukları attı. Zor tuttum kendimi. Yanında eşi ve çocukları olmasaydı ... diyecektim bir şey de artık bakışlarımdan anladığını tahmin ediyorum ... çünkü tekrar bana doğru bakamadı ... İyi ki sabırlıyım.
Aslında noktalı yerlere bir hayvan ismi yazdım ama sonra gözümün önüne o hayvan geldi, sonra yazmaktan vazgeçtim.
Herkes kendisine saygılı davranmasını istiyor ama ...
Dünya Doğa Vakfı'na göre naylon poşetlerden
ötürü her yıl 100,000'in üzerinde balina, fok, su kaplumbağası ve kuş ölüyor.
Karada ise inekler, keçiler ve öteki hayvanlar yem ararken genellikle plastik
parçalar yiyorlar. Bu nedenle sindirim sistemlerinde
bozulmalar olur, hastalanır ve hatta ölürler.
Yılda 200 farklı deniz canlısı, plastik torbalar nedeni ile hayatını kaybeder.
Kuşlar boğulur.
Besin sanarak yuttukları plastiği hazmedemeyen kaplumbağalar ölür.
1975 teki bir araştırmaya göre, okyanuslarda dolaşan gemiler yılda yaklaşık 3.700.000 kg. plastik torbayı denizlere boşalttılar.
Dünya yüzeyi henüz bir plastik çöplüğüne dönmemişse, bunun nedeni denizlerin dibinin çöplük olarak kullanılmasıdır.
Yılda 200 farklı deniz canlısı, plastik torbalar nedeni ile hayatını kaybeder.
Kuşlar boğulur.
Besin sanarak yuttukları plastiği hazmedemeyen kaplumbağalar ölür.
1975 teki bir araştırmaya göre, okyanuslarda dolaşan gemiler yılda yaklaşık 3.700.000 kg. plastik torbayı denizlere boşalttılar.
Dünya yüzeyi henüz bir plastik çöplüğüne dönmemişse, bunun nedeni denizlerin dibinin çöplük olarak kullanılmasıdır.
Yaklaşık 3 yıl kadar önce...
Adamın Türkçesi çok iyi değildi ama anlaşılıyordu. Yanlış hatırlamıyorsam Ağrı'dan geldik dedi. Adam memleketini bırakıp gelmiş buraya. Ailece geldik, her şeyimizi orada bıraktık. Pkk kapımıza dayanıyor, zorla paramızı alıyor. Çocuklarımızı götürmek istiyordu. Artık dayanacak gücümüz kalmadı ve her şeyimizi bırakıp kaçtık. Burada sıfırdan başladık... Pkk'yı sevmiyorum. Onlar çocuklarımızı kaçırıyor, paralarımızı alıyor... Adam çok dertliydi. Çok şey anlattı. Gündemdeki ilgili konuyu görünce aklıma geldi.
Adamın Türkçesi çok iyi değildi ama anlaşılıyordu. Yanlış hatırlamıyorsam Ağrı'dan geldik dedi. Adam memleketini bırakıp gelmiş buraya. Ailece geldik, her şeyimizi orada bıraktık. Pkk kapımıza dayanıyor, zorla paramızı alıyor. Çocuklarımızı götürmek istiyordu. Artık dayanacak gücümüz kalmadı ve her şeyimizi bırakıp kaçtık. Burada sıfırdan başladık... Pkk'yı sevmiyorum. Onlar çocuklarımızı kaçırıyor, paralarımızı alıyor... Adam çok dertliydi. Çok şey anlattı. Gündemdeki ilgili konuyu görünce aklıma geldi.
Evet, çok duygusal bir mesaj.
Tam da en duygusal yerde, kamera kızı az aşağıdan ve yüzüne ışık verilmediği bir anda çekiyor. Gözler kızın yüzünde, ışık yeterli olmadığı için daha dikkatli bakıyorsunuz ancak göz ucuyla istemeseniz de hemenaşağıdaki, siyahlar içinde kalmış bembeyaz markaya bakmasanız bile orada ne yazdığını görüyorsunuz, en duygusal yerde.
Evet, Loreal’in çok acımasızca bilinçaltınıza gönderdiği bir reklam.
Güzel görünümlü ve ezberletilmiş masumane küçük kız sesi ile sizi duygusal olarak yaralarken bilinçaltınıza bir kelime koyan Loreal.
Bu film insanların ne kadar acımasız olduğunu anlatıyor.
Paylaşın, Loreal’e daha fazla reklam parası ödetmeden daha çok kişiye ulaştırın.
Tam da en duygusal yerde, kamera kızı az aşağıdan ve yüzüne ışık verilmediği bir anda çekiyor. Gözler kızın yüzünde, ışık yeterli olmadığı için daha dikkatli bakıyorsunuz ancak göz ucuyla istemeseniz de hemenaşağıdaki, siyahlar içinde kalmış bembeyaz markaya bakmasanız bile orada ne yazdığını görüyorsunuz, en duygusal yerde.
Evet, Loreal’in çok acımasızca bilinçaltınıza gönderdiği bir reklam.
Güzel görünümlü ve ezberletilmiş masumane küçük kız sesi ile sizi duygusal olarak yaralarken bilinçaltınıza bir kelime koyan Loreal.
Bu film insanların ne kadar acımasız olduğunu anlatıyor.
Paylaşın, Loreal’e daha fazla reklam parası ödetmeden daha çok kişiye ulaştırın.
Türkler, at üstündeyken
attığı oku yüzük deliğinden geçirecek kadar nişancıyken, diğer milletler
çapulculuk ve yağmacılıkla yetiniyordu. Heredot'un yazdığı tarihte, Yunanlılara
medeniyeti öğretenler Turanlılardır. Asırlar önce yazdığı Divan-ı Lügatit Türk'te, Türklerin bin yıl önce de ceplerinde
mendil taşıdığı, kızgın suyla demir ısıtıp "ütüg" (ütü) yaptığı,
bunun Rusçaya "Ütüyüg" olarak geçtiği bilgisini veren Kaşgarlı
Mahmut'un eserinin önsözü: "Tengri, onlara Türk adını verdi; onları
yeryüzüne hâkim kıldı. Cihan imparatorları Türk ırkından çıktı. Dünya
milletlerinin yuları Türklerin eline verildi. Türkler, Tengri tarafından bütün
kavimlere üstün kılındı." Kanuni devrinde Osmanlı'da dünya da ilk çizgi
film tekniğinin temeli atılırken, Fransa kralı ülkesini oturaktan
yönetmekteydi. Türkler, keşfettikleri gezegenlere Türkçe adlar verirken,
Avrupalılar "Dünya tepsidir-tepsi değildir" savaşı veriyordu.
Türkler, akıl hastaları için dünyanın en iyi hastanelerini inşa ederken, Avrupalılar
"Şeytan" diyerek yakmaktaydılar.
Şimdi masallarla uyutulup, milli his ve heyecanları uyuşturulmuş bu millete türlü gizli oyunlar ile Türklüğünden utandırmaya, geçmişini unutturmaya çalışılıyor.
Başka uluslar, çağdaş uygarlığa girmek için, geçmişlerinden uzaklaşmak zorundadır. Oysa Türklerin çağdaş uygarlığa girmeleri için, yalnız eski geçmişlerine dönüp bakmaları yeterlidir.
Ziya Gökalp
Şimdi masallarla uyutulup, milli his ve heyecanları uyuşturulmuş bu millete türlü gizli oyunlar ile Türklüğünden utandırmaya, geçmişini unutturmaya çalışılıyor.
Başka uluslar, çağdaş uygarlığa girmek için, geçmişlerinden uzaklaşmak zorundadır. Oysa Türklerin çağdaş uygarlığa girmeleri için, yalnız eski geçmişlerine dönüp bakmaları yeterlidir.
Ziya Gökalp
Türkler devlet yıkmakta ve devlet kurmakta
birinci sınıf ustadır. Ülkeleri değil kıtaları altüst etmişler ve korkunç
saldırışlar arasında sarsılması hiç de kolay olmayan egemenliklerini
yaratmışlardır. Tarih Türklerden çok şey öğrendi. Onların elinden çıkma öyle
eserler vardır ki uygarlık için birer süs olmaktadır.
-Hammer
-Hammer
"Çocukları gelecek
zamana göre yetiştirin, bulunduğumuz çağa göre değil." Hz. Ali
"Gençler, cesaretimizi takviye ve idâme eden sizsiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık meziyetlerinin, vatan muhabbetinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsâli olacaksınız."
Mustafa Kemal Atatürk
"Dindar ve kindar bir nesil yetiştireceğiz." ...
"Gençler, cesaretimizi takviye ve idâme eden sizsiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık meziyetlerinin, vatan muhabbetinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsâli olacaksınız."
Mustafa Kemal Atatürk
"Dindar ve kindar bir nesil yetiştireceğiz." ...
Adam olmak
Çevrende herkes şaşırsa bunu da senden bilse
Sen aklı başında kalabilirsen eğer
Herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır
Hem kendine güvenebilirsen eğer
Bekleyebilirsen usanmadan
Yalanla karşılık vermezsen yalana
Kendini evliya sanmadan
Kin tutmayabilirsen kin tutana
Düşlere kapılmadan düş kurabilir
Yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer
Ne kazandım diye sevinir, ne yıkıldım diye yerinir
İkisine de vermeyebilirsen değer
Söylediğin gerçeği eğip büken düzenbaz
Kandırabilir diye safları dert edinmezsen
Ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz
Koyulabilirsen işe yeniden
Döküp ortaya varını yoğunu
Bir yazı-turada yitirsen bile
Yitirdiklerini dolamaksızın dile
Baştan tutabilirsen yolunu
Yüreğine sinirine dayan diyecek
Direncinden başka şeyin kalmasa da
Herkesin bırakıp gittiği noktada
Sen dayanabilirsen tek
Herkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen
Unutmayabilirsen halkı krallarla gezerken
Dost da düşman da incitemezse seni
Ne küçümser ne de büyültürsen çevreni
Her saatin her dakkasına
Emeğini katarsan hakçasına
Her şeyiyle dünya önüne serilir
Üstelik oğlum adam oldun demektir
1895 yılında Nobel Ödüllü Britanyalı şair Rudyard Kipling tarafından yazılmış bir şiirdir. Türkçe'ye eski Türkiye Cumhuriyeti Başbakanları'ndan ve şair Bülent Ecevit tarafından "Adam Olmak" ismiyle çevrilmiştir.
Çevrende herkes şaşırsa bunu da senden bilse
Sen aklı başında kalabilirsen eğer
Herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır
Hem kendine güvenebilirsen eğer
Bekleyebilirsen usanmadan
Yalanla karşılık vermezsen yalana
Kendini evliya sanmadan
Kin tutmayabilirsen kin tutana
Düşlere kapılmadan düş kurabilir
Yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer
Ne kazandım diye sevinir, ne yıkıldım diye yerinir
İkisine de vermeyebilirsen değer
Söylediğin gerçeği eğip büken düzenbaz
Kandırabilir diye safları dert edinmezsen
Ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz
Koyulabilirsen işe yeniden
Döküp ortaya varını yoğunu
Bir yazı-turada yitirsen bile
Yitirdiklerini dolamaksızın dile
Baştan tutabilirsen yolunu
Yüreğine sinirine dayan diyecek
Direncinden başka şeyin kalmasa da
Herkesin bırakıp gittiği noktada
Sen dayanabilirsen tek
Herkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen
Unutmayabilirsen halkı krallarla gezerken
Dost da düşman da incitemezse seni
Ne küçümser ne de büyültürsen çevreni
Her saatin her dakkasına
Emeğini katarsan hakçasına
Her şeyiyle dünya önüne serilir
Üstelik oğlum adam oldun demektir
1895 yılında Nobel Ödüllü Britanyalı şair Rudyard Kipling tarafından yazılmış bir şiirdir. Türkçe'ye eski Türkiye Cumhuriyeti Başbakanları'ndan ve şair Bülent Ecevit tarafından "Adam Olmak" ismiyle çevrilmiştir.
"Gerçeği nasıl tanımlarsın ? Eğer
hissedebildiğin şeylerden bahsediyorsan, koklayabildiğin, tadabildiğin ve
görebildiğin, o zaman gerçek, basitçe beynine iletilen elektronik
sinyallerdir."
"Hiç gerçek olduğundan emin olduğun bir rüya gördün mü? Ya bu rüyadan hiç uyanamasaydın o zaman gerçek dünya ile rüya arasındaki farkı nasıl ayırt ederdin?"
~Morpheus
"Hiç gerçek olduğundan emin olduğun bir rüya gördün mü? Ya bu rüyadan hiç uyanamasaydın o zaman gerçek dünya ile rüya arasındaki farkı nasıl ayırt ederdin?"
~Morpheus
"İslam birliği taraftarlarına göre
Türkler, Müslüman bir millet oldukları için müslümanca adlar almalıdır.
Türklerin İslam olmazdan önce kullandıkları adları almak yanlıştır,
Müslümanlığa aykırıdır. Dünyada bundan daha yanlış ve iptidai düşünce olamaz.
İslam adları denen adlar Arap adlarıdır. Bunların hemen hepsi de İslamlıktan
önceki zamandan beri Araplar arasında kullanılmaktadır. Yani küfür ve cahiliyet
zamanından kalmadır. Anlamı bilinmeyen kelimeleri çocuklarımıza takmakta maddi
veya manevi hiçbir kazancımız yoktur. Aksine, milli ruh bakımından kaybımız
vardır. Hele Müslüman adları arasında Yahudilerden Araplara geçen Musa, İsa,
Süleyman, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup, Yusuf, Harun, Davud gibi adlar bizim
Türkçe adlarımızla ölçüştürülebilir mi? Hayvan adıdır diye Bozkurt’a,
Alparslana’a, Ertuğrul’a itiraz edenler Muaviye’nin “Uluyan Dişi Köpek” ve Osman’ın
“Yılan Yavrusu” demek olmasına ne buyururlar? Araplarda yalnız şahısların
değil, boyların da hayvan adı aldığı vardır. Mesela bir kabilenin adı “Beni
Kelb” yani “İtoğullarıdır”. Kadın adları da öyledir: Ayşe “Yaşar”, Fatma
“sütten kesilmiş”, Hatice “Vaktinden önce doğmuş”, Zeynep “tombul” demektir.
Hele Türkler’in islamiyetten sonra büyük devlet kurabildikleri iddiası ile
sadece gülünçtür. Çin seddinden Avrupa ortasına kadar uzanan büyük ve şanlı Kun
Devleti yedi yüzyıl sürmüş; Çin’den Doğu ve Batı Roma’dan haraç almıştır. Basit
bir barbar topluluğu ne bu kadar uzun yaşayabilir, ne de bu büyük ve medeni
devletleri vergiye bağlıyabilirdi. Kora’dan Kırım’a kadar iki asır süren ve adı
sanı Çinlilerin, İranlıların, Arapların ve Batı Romanın hatırasında büyük bir
iz bırakan teşkilatlı ve demircilik üstadı Gök Türklerle maddi medeniyet
alanında Uygurlardan ve içinde kalabalık Müslüman Türklerin bulunmasına rağmen
islami karakterde bir devlet olmayan, tarihin en büyük imparatorluğu, Çengiz
Han Devletinden uzun boylu konuşmaya lüzum yok. Bu kadar sözden maksat,
Türklerin büyük devlet ve medeniyet kurmak için Müslüman olmaya ihtiyaçları
bulunmadığının tesbitidir. Tarihi gerçek şudur ki: Türkler Müslümanlık
sayesinde değil, Müslümanlık Türkler sayesinde yükselmiş ve yaşamıştır."
Nihal Atsız
Nihal Atsız
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)