29 Aralık 2010 Çarşamba



Bu da 2. günün akşamı denediğim. Bu sefer ikisini aynı anda çevirmeye çalıştım.


Youtube'ta benzeri bir videoyu izledikten yaklaşık 2-3 hafta sonra birden aklıma geldi, ben de yapayım dedim ve ilk denememde döndürdüm. Sonra cep telefonu video kaydına alıp kaydettim.
Aynı akşam 2 metre uzaktan da çevirdim.

25 Aralık 2010 Cumartesi

Türkiye pazarına yeni giren bir ürünü yararlı gördüğüm için internet adresine girdim.
Web tasarımında, tanıtım yazısında, hedef kitlesinde ve diğer bazı şeylerde ciddi hatalar görünce sinirlenip tavsiyelerde bulundum çünkü daha çok satılmasını istiyordum. Birkaç gün sonra siteye baktım, neredeyse dediğim her şey yapılmıştı. :)
Böyle olacağını bilseydim, tavsiyelerim öncesi ve sonrası sitenin görüntüsünü kaydederdim. :)
Ama nereden bileyim ciddiye alacaklarını? :))

24 Aralık 2010 Cuma

“Tek bir dünya var o da sahte, acımasız, çelişkili, baştan çıkarıcı ve anlamsız – Bu şekilde kurulmuş olan, gerçek dünyadır. Bu gerçekliği, bu “hakikati” fethetmek için, yani yaşamak için yalanlara ihtiyacımız var.”
Friedrich Wilhelm Nietzsche

22 Aralık 2010 Çarşamba

“Katkı maddesi yoktur” ile “Koruyucu madde içermez” arasında fark var. Dikkat edin.

20 Aralık 2010 Pazartesi

“Bir alışkanlığın başlangıcı görünmez bir iplik gibidir,
ama o hareketi her tekrarlayışımızda ipliği sağlamlaştırırız,
ona bir elyaf daha ekleriz, sonunda kapkalın bir kablo olur,
düşünce ve hareketlerimizi geri dönülmez biçimde bağlar.”
Orison Swett Marden

17 Aralık 2010 Cuma

Artık yere çöp atanların zekâ özürlü olduğunu düşünerek daha az sinirleniyorum.
Çöpten bir dünyada yaşamamak için çöplerinizi ayrıştırın.
Çöplüğü seviyor olsanız dahi o sizin probleminiz.
Çözülmesi gereken bir probleminiz.

16 Aralık 2010 Perşembe

12 Aralık 2010 Pazar

Bir yerin gelişmişlik oranını anlamak için sadece binaların uzunluğuna, yolların düzgünlüğüne veya mağazaların çokluğuna değil, yerlerdeki çöp oranlarına da bakınız.

11 Aralık 2010 Cumartesi

Biletçi; “Vapur bileti kalmadı. Lütfen hiç mi kalmadı diye sormayın.”
yazısını asar çünkü çalışana artık gına gelmiştir. Ve millet yine de gidip “hiç mi kalmadı?” diye sorar. :))
Yapmayın ama lütfen. Bir de kendinizi biletçi yerine koyun. :))
Zengin, fakirin halinden anlamaz ama üzerinden reklam yapar.

10 Aralık 2010 Cuma

Kötü ürün, iyi pazarlama ile satabilir ama iyi ürün, kötü pazarlama ile satamaz.

8 Aralık 2010 Çarşamba

"Hayatımda hiç sirke gitmedim. Ama hayat zaten bir sirk. Her türlü insan var."
Burak Gülderen

7 Aralık 2010 Salı

Amerika’dayken unutamayacağım şeylerden biri, lise ikiyi bitirmiş Amerikalı bir kızın, Türkiye’de dinozorların yaşadığına inanmasını arkadaşlardan dinlememdi. Şimdiye kadar en yoğun şaşkınlık durumunu yaşadığım an olması sebebiyle, çok kalıcı bir anı oldu. Hatta kedi ve köpeklerin olmadığına da inanmıştı sanırım. Ama en başta tırtılların olmadığına… Şaşkınlık verici, değil mi?

Üniversite yıllığım

Frankly, I have met too many friends from a different countries. Different nationalities. Honestly I made a few essential friendship. Arslan YOU ARE ONE of my best friends ever. Not only in Cyprus. You are my long term life friend. I believe someone like you with the characteristics you got, is not available in other people, your generosity is unlimited with people you love, your ethics is example for the others. Once again it was my pleasure to meet you Arslan , good luck in your life, AND may God increase your knowledge with everything, and make your life easy and beautiful.
Mohammad A. H.

seni ÇOOOOOOK seviyorum!! :D
Sahra T. A.

Kendi iç dünyasına kapanmışlığı ile başlangıçta anlaşılması güçmüş gibi görünen, ilgisiz ve tasasız gorünümünün altında zengin iç dünyasına sahip; içten, gerçekçi ve enerjik yapısı ile geç de olsa tanımaktan memnun olduğum ender bir kişilik. Geleceğin, istediğin gibi biçimlenmesi dileğiyle.
Zelal S.

Kıbrısta bulunma ihtimali nadir olan insanlardansın. Anlaşması kolay dertleşmesi zor insanlardan. Kafama uygun tek insanı kaybettiğim için üzgünüm ama başarılı bir şekilde mezun olduğun için de sevinçliyim benim Fotoğrafçı dostum ve ağabeyim. Fotoğrafa da hayata baktığın gibi farklı bir pencereden bakıyorsun ve çok güzel kareler çekiyorsun. Hayatında başarılar dilerim. Proje insanı . . .
Barış K. K.

Uzun ve yorucu bir 5 senenin sonuuuu... İşte herşeye şimdi yeniden başlıyorsun ve artık gerçek hayat dedikleri yaşantıyla tanışacaksın. Seninle çalıştığımız dersleri ve projeleri unutmak mümkün değil. Senin gibi bir arkadaşım olduğu için kendimi şanslı görüyorum. Okul sonraki hayatında mutluluklar ve bol başarılı yıllar diliyorum... Bizleri unutma...
Emre G.

Hayatımda görüp görebileceğim en dakik, en disiplinli, en çalışkan ve farklı bir bakış açısına sahip ilginç bir insansın benim için. Senden çok şey öğrendim ve bana öğrettiğin her şey için sana minnet borçluyum. Bana öğrettiğin ve verdiğin bütün tavsiyeler için çok teşekkür ederim. Artık yeni bir sayfa açıyorsun; dilerim ki bütün bu güzel özelliklerin iş hayatında sana çok şey kazandırır ve bundan sonra her şey gönlünce olur. Seni çok özleyeceğiz Fotoğrafçılık kulübü olarak.
Hilâl K.

Arslan it is nice knowing you and I am glad that we got to know each other more and worked with each other more on the projects. Hope everything works out for you in the future. Keep in touch.
Naif A.

Hayatımda tanıdığım sorumluluk sahibi, disiplinli, çalışkan, saygılı, uyumlu, yaratıcı, sanatcı ruhlu, sportmen, yaptığı işi en güzel bir şekilde yapmayı insanlara sunmayı seven, az konuşan çok iş yapan, yaptıkları ile her zaman anılacak olan DAÜ FOTOĞRAFÇILIK KULÜBÜNE ilk üye olduğu zamana dönüp bakıyorum da; 2005 yılından bu yana DAÜ fotoğrafçılık kulübünün ona çok şey katığını görüyorum ve tabiki de o da kulübe çok şey kattı karşılıklı çok güzel sanat paylaşımları oldu. Önün açık olsun Kariyer hayatın bol ışıklı olsun kardeşim... Bütün doğru ışıklar sana yol göstersin... Hayırlı mezuniyetler olsun...
Mert Y. Ö.

eeeee!!!! yani mezunsun :))
Murat A.

Arslancığım öncelikle tebrik ederim:) Yeni bir sayfa açılıyor önünde. Sana bol şans diliyorum bu yeni dönemde ve inanıyorum ki başarılı işlere imza atacaksın. Iyiki seni tanıdım. Az ama değerli anlar paylaştık. Hepsi benimle yaşayacak. Mezun olup benden kurtulacağını sanıyorsan, yanılıyorsun:) Iletişimi kesmemek, arkadaşlığımızın sürmesi dileğiyle...
Nazan T.

Acaba kapıyı açık mı bıraktım? Anahtarlarım! Ödevin son teslim tarihi neydi yaa! Gibi soruların ve benzeri kaygıların tamamını ortadan kaldıran bir insansın sen Arslan. Çay demlemenin, kraker atıştırmanın ve bir tutam sohbetin dibine vurmanın özlenilir bir diğer parçasısın sen. Arslan, sen üniversitenin bize kazandırdığı, doğa dostu ve mantık avcısı bir insansın. Sen dostluk ülkesinin Başbakanısın. Dostum! Yolun açık olsun. Umarım herşey gönlünce olur.
İlker Y.

Güzel olduğu için farklı, farklı olduğu için güzel bir insan Arslan.
O özel bir insan, özlenilesi bir insan ve kimi zaman da özenilesi bir insan.
O seven bir insan, sevilebilen bir insan, sevilesi bir insan.
Kısacası övülesi bir insan ama övgüye ihtiyacı olmayan bir insan.
Hakkında güzellikten başka söz söylenemeyecek olan insan, örnek insan.
Sporcu insan, okuyucu insan, bilinçli insan, gelişen insan.
Çalışkan insan, danışılan insan, fotoğrafçı insan.
Misafirperver, yardımsever insan, yakışıklı insan.
Aslan gibi adam, adam gibi insansın sen Arslan.
Mehmet Buğra A.

Fotoğrafçılığıyla ünlü geleceğin sanatkârı dostum, efendiliğinle yardımseverliğinle ve sportmenliğinle hatırlatacaksın kendini bana. Hayatında çok sevdiğin kitaplar gibi düzen, mutluluk ve başarı seninle olsun.
Ayhan Ç.

Arslanım benim seninle iyiki tanışmısım sen ki bana ferrarisini (targus tripot) veren bilge insan :) bana her zaman yardım ettin herşey için çok teşekkür ederim arslanım, eminim ki ilerde çok güzel yerlere gelicen o zaman da ferrarini verirmisin bilemiyecem :) senin gibi bir insanla tanıştığıma çok memnunum arslanım git me bee 1 tur daha binsen iletişime, benim için olmaz mı? Hayatın boyunca hep başarılı ve mutlu olman dileğiyle...
Doruk A.

Never saying no and Always keeping his cool factor defines arslan for me. I will miss your contributions to those lazy weekend movies at ur place. We had great moments together from celebrating birthdays for our group members to new year parties (on which day is his birthday too!). I hope you succeed in your future endouvers as u succeeded here in EMU. Take care and keep it kool dude.
Gulfam A.

Bazen çok konuşursun, bir şey anlatamazsın, bazen bir kare çekersin, çok şey anlatırsın.. Bazen bir dost ararsın, işte Arslan dersin..
Uluç Y. A.

Dalgalanıyordu mavi, huzuru bulmak için.
Kolay olduğu kadar zordu aslında
Ve zor olduğu kadar kolaydı görünmeyenler.
Niye kirletirdi insan maviyi?
Çok geçerli sebepleri vardı.
Daha iyi yaşamak istedi, kirleterek dünyayı.

O, soluduğun havaydı,
İçtiğin su ve yediğin yiyecek.
Seni yaşatan her şeydi.
Çok kazanabilmek için yollar kat ettin,
Çevreyi kirletse de ağır bastı servetin.
Çok okudun ama,
En çok sömürmeyi öğrendin.
Ölene kadar sevdin,
Severek kirlettin.

Bundandır ki yok oluyor mavi.
Kimin umurunda?
Ve sen düşünmedin sorgulamayı…
Ve sana öğretilmedi sorgulamak…
Öğrenmemen için gerçekleri.
Görmemen için, kirlenen maviyi.
Arslan Çehrelioğlu

Lise yıllığım

Bütün arkadaşlarım ve dostlarım için yazmış olduğum yazıyı bir hatıra olarak kendi sayfama eklemek istedim… Aşağıda görmüş olduğunuz yazıyı hiçbir alıntı olmadan kendim yazdım.
Ne anılarımız oldu anılacak gibi değil.
Ne günlerimiz oldu yaşanılacak gibi değil.
Ne sırlarımız oldu sakladık içimizde, söylemedik kimselere.
Artık ayrılık vakti gelse de bizim dostluğumuz sonsuza dek…KALBİMİZDE

-Hayatta en önemli varlık kendinizsiniz…unutmayın.


Ahmet Şimşek’in en efendi çocuğuna…
Seni her gördüğümde yılların ne kadar hızlı geçtiğini bir kez daha anlıyorum. Dört sene birlikte güldük birlikte ağladık. Her zaman birbirimize destek olduk. Ne zaman bir şeye üzülsem sen hep benim yanımda oldun. Sen bana her zaman birşeyler anlatırdın. Ama dinlemekten hiç sıkılmazdım. Çünkü karşımdaki insan sendin. Kimse için kötü şeyler düşünmeyen, içinde kıskançlık, yalan olmayan zor anlarımda her zaman yanımda olan sen! Geçen yıllar çekingenliğini alıp götürmüş. Düşünüyorumda önceleri çekingen olan genç adam şimdilerde kendine güvenen attığı adımlardan son derece emin bir insana dönüşmüş. Ama yıllar sadece bunu değiştirebilmiş. Kalbinin güzellikleri aynı ve ömür boyu aynı kalacağından eminim. Sende diğer insanlarda artık pek bulunmayan dürüstlük ve içtenlik var. En iyi şeyleri hak ettiğini unutma. Bir sorunun olduğunda seni her zaman dinlemeye hazır bir dostun olduğunu unutma..
Gelecekde güzel olan herşey seninle olsun. Dilerim dostluğumuz hiç bitmez. Dostluğun için teşekkürler. Beni unutma
Esra Y.
-
Selam Arslan;
Seni 3 yıldır tanıyorum ve anladım ki benim için çok iyi bir arkadaşsın. Umarım bu dostluk hiç bitmez. Yaşadıklarımızı hiç unutamam. Bana göre sen okulun en yakışıklı erkeğisin desem doğru olur heralde. Bazen güldük bazen de hüzünlendik ama iyi yıllarımız da geçti. Sana bir ömür mutluluklar dilerim ve arkadaşlığımızın kalıcı olması dileğiyle, her zaman yanındayım.
ALPARSLAN E.
-
Kardeşime:
Anıları vardır arkadaşlıkların başladığı ve yıllar vardır arkadaşlıkları çok iyi dostluğa çeviren. İsterdimki arkadaşlığımızın başladığı o anı geriye alalım. Fakat geçen yıllar bu arkadaşlığı mükemmel bir dostluk haline getirdi. Aslan seninle bir çok şeyi paylaştık, neredeyse bütün sırlarımı sana anlattım. Benim dertlerimi ve sorunlarımı dinlediğin için sana çok teşekkür ederim. Derler ya insanlar birbirlerinden nekadar uzak olursa olsun bıraktığı yerlerde dostu olduğunu bilmesi yeter. Senin dostluğuna her zaman ihtiyacım olduğunu bilmeni istiyorum. Seninde benim gibi duygusal biri olduğunu biliyorum (ne kadar benim dış görünüşümden belli olmasada) ve bazı sözlerin beni etkilediği kadar senide derinden yaraladığını biliyorum. Aslan sana tavsiyem eğer birini seveceksen onu bütün kalbinle yani ölesiye sev ama karşındakide seni öyle sevsin. Şuna inanıyorumki ileride seni senden iyi anlayan biriyle çok mutlu olacaksın. Her zaman her şeyin en iyisine layıksın dostum. Seninle dışarıda da görüşeceğimiz için veda şeklinde yazmak istemedim. Yazımı burada noktalıyorum ve her zaman yanında olduğumu bilmeni istiyorum.
Paşalı Dinçer
-
Sevgili Arslan seninle tanışmamızın ikinci senesine girdik. Bu zaman içinde paylaştığımız bazı iyi ve kötü anlarımız oldu. Ancak hangi durumda olursa olsun efendiliğini ve ağırbaşlığını hiç bozmadın. Her konuya iyi yönden bakmaya çalıştın. Tabi bazen olumsuz düşündüğün zamanlarda oldu. Lafı fazla uzatmaya gerek yok. Sana Lise hayatından sonra başarılar ve senin sevdiğini ve seni seven bir sevgilin olmasını dilerim. Şakaaa!!!!
Gerçekten çok iyi bir insansın bir sonraki hayatında da sana başarılar diler, dostluğumuzun bitmemesini temenni ederim.
N. Murat S.
-
Altın Çocuk Arslan’a
Sana bu şekilde başlık atmamın nedeni seni altın kadar değerli gördüğüm içindir yanlış anlama. İçindeki temiz duyguları her zaman hissettirdin. Ortak olan derslerde seninle birlikte yaptığımız muhabbetler ve şakalar gerçekten çok güzeldi. Tabiki bunların yanında bazı özel konularda tartışmalarımız, dertleşmelerimiz oldu. Bu konularda özellikle senin ne kadar ciddi olduğunu anlamıştım. Seninle derslerde mantığa dayalı olmayan ve durup dururken birbirimize bakıp gülmemiz acaip komediydi. Ben halen çözemiyorum niye öyle olduğunu. Ayrıca romantik ve sporcu birisisin. Aramızda futbol muhabbetleri de baya tutucuydu. Seninle beraber okulun futbol takımında olduğumuz için beden derslerinde antreman yaparak zaman kazanırdık. Ufolarla, yıldızlarla, bilim ve teknikle, felsefe ile çok ilgileniyorsun ve bunlara çok fazla merakın var. Hatta bazen filozof veya düşünürler gibi konuşmaların ve fikirlerin oluyor. Arkadaşların arasında paylaşıma önem verdiğin için bambaşka bir özellik katıyorsun kişiliğine.. En çok buna seviniyorum. Arada sırada bana verdiğin sayısız tavsiyeleri ve yaptığın esprileri unutmak zor. Sana hayatında başarılar ve mutlulukların devamını dilerim.
Asım Can Y.
-
Arslan’a
Seninle çok uzun yıllara dayanan bir arkadaşlığımız olmamasına rağmen senin ne kadar iyi, ne kadar sıcak kanlı bir insan olduğunu anladım.
Yıl boyunca derslerde hiç susmadın, cır cır cır hep konuştun, başımızın etini yedin, benim hep dersi dinlememe engel oldun. Daha düzenli tutulmuş bir tane defterin bile yok yani sen nasıl lise sona geldin şaşıyorum (tabi ki bunlar bir şaka) Herhalde tek dersi dinleyen ve hiç konuşmayan insan sensindir. Ama bazen beni delirttin, çileden çıkarttın kibarlığınla ama istikrarlı olman gerçekten çok hoşuma gidiyor ve hiçbir zaman değişme.
Umarın okullar kapanıyor diye arkadaşlığımız bitmez ve gerek telefonla gerekse dışarıda görüşürüz. Senin gibi iyi kalpli, sessiz, sakin, dürüst ve her şeyden önemlisi senin gibi bir arkadaşımı, bir dostumu kaybetmek istemem.
Ufo’lara ve elektronik eşyalara bayağı meraklısın inşallah ileride bunlarla ilgilenirsin ve istediğin her şeyin üstesinden gelirsin.
Hayatın boyunca mutlu olman ve gerçekten senin sevdiğin ve seni daha çok seven bir insan karşına çıkar (bunun haberini dört gözle bekliyorum) Umarım istediğin üniversite ve her istediğin şeyin olması dileğimle. İnşallah benim gibi çatlak bir insanı hayatın boyunca unutamazsın çünkü ben seni unutmayacağım ve her şeyin en mükemmeline layıksın unutma…
Özge V.
-
Sesiz Arkadaşıma;
Sen geçen senelerin sessiz tanığı, bu senenin ise suç ortaklarından oldun. Geçen senelerde bizim sınıf gibi bir sınıfta nasıl sessiz kaldığını anlayamadım. Sonunda sende sessizliğini bozup 11Tm’nin büyüsüne kaptırıverdin kendini. Sınıfta Serhat’la birlikte düzenlediğiniz boks maçlarını, çöp kutusuna basket atma yeteneklerini göstermeni, sana bir şeyi istediğimiz zaman “misin” sözcüğünü eklemeden ifade ettiğimiz şeyleri senin ona karşılık olarak ters bir bakış atmanı unutmayacağım. Bizden uzakta tuttuğun kişiliğinin altında mükemmel bir azmin gizli olduğuna eminim. Umarım hayatında dilediğin safha’ya ulaşabilirsin.
Pınar T.
-
Sevgili Dostum,
Orta okul yıllarında başlayan arkadaşlığımız, beş sene sonra yani bugün çok güzel bir dostluğa dönüştü ve inşallah bu dostluk ömür boyu sürer. Seni tanıdığıma çok mutluyum çünkü sen çok iyi bir arkadaşsın. Aynı sınıfta olmamamıza rağmen ders aralarında (tenefüslerde) beni yalnız bırakmayan, gerek dertlerini anlatıp bana açılman, gerekse benim dertlerime ortak olup beni dinlemeni; beni hem eğlendirip hem güldüren, ayrıca bana karşı olan samimiyetinden dolayı sana teşekkür ediyorum ve hayatının geri kalanında sana esenlikler diliyorum.
Kaan T.
-
Karetekid Arslan’a
Olm Arslan, sen bana öyle bir yazı yazmışsın ki dumur olup kaldım. Ne desem bilmem ki? Valla söyleyecek laf bulamıyorum.
Aslında biliyorsunki her şey bir iki kişinin seni sinirlendirmesiyle başladı. Sen bu işi okadar ciddiye aldınki baba, tekvando-karete dersi falan almaya başladın. Bir an “yuh artık bee” diyoduk sana. Ama bu kararının ne kadar yerinde olduğunu hep beraber gördük. Belki fiziksel olarak sana fazla bir getiri sağlamadı ama ruhsal olarak kısa zamanda çok şey kazandığının sende farkındasındır. her şeyden önemlisi kendine güven geldi. Herkese farklı bir gözle bakmaya başladın. İşte buda herkese daha çok yaklaşmanı sağladı. Açıkça söliim ben sana o zaman ısınmaya başladım işte.
Eee birader, geçmişi fazla deşmenin bir anlamı yok! Sana doğrusunu söylemek gerekirse hep kendini kanıtlaman için birilerinin devreye girmesini bekleme. Onlara fırsat vermeden, sen onlardan hızlı davran içindeki “aslanı” onlardan önce sen uyandır. İşte ozaman başarının sonsuzluğunu yakalıcana eminim. Ufak bir tavsiye daha!... her şeyi kafana fazla takma ve içine kapanma…
Lafı fazla uzatmamak gerekirse 2 sene boyunca herşey çok güzeldi. Ve sen çok iyiydin. Hep böyle kal! Hayatta herşey dilediğin gibi olsun dostum…
Özkan Ç.
-
Arkadaşım Arslan
Seninle ortaokuldan tanışıyoruz ama pek muhabbetimiz yoktu. Lise-1’de aynı sınıfa düştük. Seninle iyi anlaşırdık. Hele beden derslerinde ikimizi aynı takıma almazdı hoca, amma sinirlenirdim. Lise-1’de arkadaşlığımızı ilerlettik. Seni bazen kızdırırdım. Sende beni tabiki yinede birbirimize fazla kızmazdık. Gerçi ben sana halâ takılırım. Sevdiğim insanlardan birisin. Okuldan sonraki hayatında da görüşmek isterim. İnşallah bütün hayal ve dileklerin gerçek olur. Şu üç şey peşini bırakmasın.
Başarı
Mutluluk
Sağlık
Oğuzhan
-
Arslan’a…
Sınıfımızın en dakik öğrencisi olmanın yanı sıra en sessizi olman heralde en belirgin özelliğin. Umarım hayat boyu, her zaman dakik olursun ve yapacağın tüm işlerde geç kalmazsın. Milletin dersten sıkılıp hemensana “kaç dakika” olduğunu sormalarını hiç unutmayacağım şeylerden biri. Benim sana “kaç dakika” dediğimde hemen “kaç dakika var denir” diye yanlışımı düzeltmene ne kadar sinir olsam da bugünleriileride hep anacağım ve özleyeceğim de. Herhalde senin bilgisayar delisi olduğunu bilmeyen yoktur bu alemde. Bütün gün bilgisayar parçalarından, oyunlardan ve özellikle de bu oyunların içeriği, oynanış şeklinden konuşmanızı (özellikle de Özge ile) hiç unutamam. Resmen adama kafayı yedirtiyordunuz valla. ( Anladık teknoloji çocuğusun biliyoruz ama bizde teknoloji çocuğuz, biz de yakından ilgileniyoruz ama bu kadar da değil kardeşim :)) ). Neyse bu sadece yaşadıklarımızdan bir alıntıydı sadece. Senin iyiliksever, yardımsever, insanlarla iyi bir diyalog kurman, gerektiğinde arkadaşların için yapmadığın şeyin kalmamasını bilmek çok güzel bir şey aslında. Artık bizde okul hayatımızın sonuna geldik. Umarım bu geri kalan hayat seni yıpratmaz. Her zaman dinamik olmaya bak, yoksa bu hayat öyle bir kazık atar ki sana çok zararlı çıkarsın. Hayat bu! Ne yapacağı, seni nereye götüreceği hiç belli değil. O yüzden bu hayatta her zaman çok emin adımlarla yürü. Sana hayat boyu sağlık, mutluluk ve başarılı, umutla dolu bir yaşam diliyorum.
Müşerref’ten
-
Arslan’a
Seninle ilk geldiğimde arkadaş olmuştuk. Ben yabancılık çekerken sen ev sahipliği yaptığın için sana teşekkür ediyorum ve her zaman arkandayım dostum emin ol bir telefonunla beni yanında bulursun. Sen çok dakiksin, derslerde havada uçuşan Arslan seslerini hiç unutmayacağım. Sana bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Bu kadar saf olma ve hiçbir kıza tutulma çünkü hiçbiri senin kadar değerli değildir. Eğer günün birinde başın sıkışırsa hiç düşünmeden beni arayabilirsin. Unutma bizim dostluğumuz pazara değil mezara kadardır.
Dostun Hasan
-
Arslan’a;
Seninle bazen kavga ettik, bazen güldük, bazen de maç yaptık. Benimle her ne kadar konuşmak istemesende ben seninle her zaman konuşmak istiyordum. Sen okadr iyi bir arkadaşsın ki inan bana seni unutmayacağım. Kavga ettiğimiz günler oluyordu ama hiçbir şey olmamış gibi tekrar konuşuyorduk. Seninle uzun seneden beri beraberiz. Bu sene artık okul denilen varlıktan bilmiyorum belki de okul bir canavardır yani neyse bu sene bitiyor bu demek değil seninle bir daha görüşmeyeceğiz anlamına gelmiyor. Seninle her zaman görüşmek istiyorum. Senin gibi bir arkadaş kazanmışım niye kaybetmek isterim ki. Kendine hayatın boyunca çok iyi bak. Unutmaki benim elimden asla ve asla araba dergisi düşmez.
Mertcan
-
Can Dostum Arslan’a
Seni Lise 1’den bu yana tanırım ve iyiki de tanımışım. Çünkü sen, tanıdığım bütün arkadaşlarımın içinde tek sırdaşımsın. İkimizde sevinçlerimizi, dertlerimizi ve heyecanlarımızı birbirimizle paylaşırdık. Seninle acı-tatlı günlerimiz geçti. Bazen güldük, bazen hüzünlendik, bazen telaşlandık ve bazen de ufak tefek tartışırdık ama çabuk unuturduk. Bu yaşadığımız günleri ve seni tanıdığım günden beri, başımızdan geçen olayları yani, Lise hatırası olarak hatırlayacağım. Sen cana yakın, arkadaş canlısı, samimi ve açık yürekli bir insansın, keşke herkes senin gibi olsaydı. Seninle çok iyi anlaşırdık ve ben, senin yanında hiç sıkılmazdım. Çünkü, gülmekten sıkıntıya vakit olmuyordu. Bir kere bana birisi, “Sen Arslan’la kardeşmisin?” diye sormuştu. Ben, hayır dedim ama kardeş gibiyiz dedim. Gerçekten de seninle kardeşten de öteydik, her yere beraber giderdik. Senin başından Kick-Boks ve Thai-Boks macerası geçti ve sonra Üniversite yüzünden yarıda kaldı biliyorum ama, sen keşke devam etseydin. Çünkü, seninde benim gibi kuvvete ihtiyacın var. Hani bazen bana söylüyordun: “Canım birisiyle kavga etmek istiyor.” İşte bu yüzden söylüyorum. İyi ki senden kurtuluyorum, yoksa sinirli olduğun gün beni de döversin sonra ben de seni döverim. Tabii ki bu bir şakaydı, sen de biliyorsun. İnşallah, üniversite de istediğin bölümü kazanırsın ve istediğin yere gidersin. Ayrıca, unutmadan aşk hayatında da başarılar dilerim. İkimizde aşktan yana çok şanssızız. Umarım, istediğin kişiyi bulursun.
Onur Ç.
-
Sevgili Kaplan:
Senle 2 senedir tanışıyoruz. Özellikle kungfu hareketlerini unutmayacağım. Bana göre okulun en güçlüsüsün, çünkü kick-boks’u Van Damme gibi yapıyorsun. Senle konuşurken tedirgin oluyorum ara sıra :) dövücen diye. Tabi bu halin dolayısıyla sana espri yapmakta zor. Aramızda hiç kırgınlık olmadı, gayet iyi anılarımız oldu. Üniversiteyi kazanır ve istediğin, gönülden geçen mesleği yaparsın. Gelecek hayatında başarılar dilerim.
Altuğ
-
Sessizliğin efendisi Arslan
Seni iki senedir tanıyorum Arslan. Hepimizin kalbinde sessizliğinle ve efendiliğinle taht kurmuştun. Ama sonra bir açıldın pir açıldın yani. Serseri oldun. Şaka tabiki şaka :) Dostluğunun gerçekten çok iyi olduğunu biliyorum. Kendi kendine ön sırada oturup gülmeni, Serhat’la yaptığınız kavgaları unutmayacağım. Senden ikidebir kalem, silgi ,uç vs… istediğim zaman suratındaki sabırlı ifadeyide unutmayacağım. Gerçekten de iyi dayandınız bana :) Ben olsam terslerdim. Ayrıca Arslan sana bir sır vermek istiyorum. Sen bana filozof vâri fikirlerini anlattığında gerçekten de çok şaşırmıştım. Umarım ileride istediğin gibi bir hayatın olur. Ve dilediğin üniversiteyi kazanıp bir an önce refaha kavuşursun canım kardeşim. Ayrıca hiçbir zaman black metalden vazgeçme. Lord Lucifer yanında olsun.
Her zaman yanında olacak dostun…
Murat
-
Merhaba Arslan,
Lise hayatım boyunca beni en çok eğlendiren insan sen oldun. Çok daralıyorum burada, bir an önce çıkıp gitmek istiyorum. Seninle zaman zaman kasıtlı olarak çocukça davranışlarda bulunuyoruz, birbirimize. Dürüst olmak; bunun beni çok rahatlattığını söyleyebilirim. Seninde şikayetin olmadığına göre problem yok. Geçen sene hiç sevmezdin beni biliyorum :-) Hatta bizim yüzümüzden kick boxa başladın, halâ’da devam ediyorsun. Hayat bir savaştır Arslan ama hiçbir zaman kas savaşı değildir. Anahtar, düşüncedir. Sen düşünebilen birisin. Bence biraz daha manevi, sanatsal ve düzensel uğraşlar edinmelisin. İyi bir adamsın sen. Bir gün seni walkman’de Alien And Farm dinlerken gördüğümde çok şaşırmıştım, ondan itibarende sana kaset satmaya başladım :-) Manevi değerlere önem veren bir insan olduğum için kaset,CD,kitap satmak alışkanlığım değildir. Görüyorsun malum, kriz bizi ne hallere düşürdü. Aslında Türkiye Cumhuriyetinde kriz çarpık kentleşmeden tut ağalara, şeyhlere ve hızlı nüfus artışına kadar her kulvarda var. 2001’i de geride bıraktık. Yeni yıllar yeni fırsatlar getirecektir, bu fırsatları en iyi şekilde değerlendirmelisin. Okuldan sonra muhtemelen görüşmeyiz. Hayatta başarılar
DOSTUN SERHAT
Gazi Mağusa

Toplam fotoğraf: 12150.
Toplam çekim süresi: 15 saat 45 dakika.

Gazi Mağusa - Arslan Çehrelioğlu

Youtube linki:
http://www.youtube.com/watch?v=xyu4MHQPRiE

Facebook linki:
http://www.facebook.com/video/video.php?v=484500327528

5 Aralık 2010 Pazar

Kendinizi fotoğraf çekmeye çok kaptırırsanız, bazı insani duygularınızı kaybedebilirsiniz.

4 Aralık 2010 Cumartesi

“(Coca-Cola tarafından gerçekleştirilen 200.000 tat testi sonucunda New Coke’un tadı, Pepsi Cola’nınkinden, Pepsi’ninki ise orijinal kolalarından, yani Coca-Cola Classic’ten daha iyi.) Peki pazarlama savaşını kazanan kim? Araştırmalara göre en güzel tada sahip kola üçüncü sırada. Tat sıralamasının sonunda yer alan kola ise satış bakımından birinci sırada.”
Pazarlamanın 22 kuralı kitabından alıntıdır.
Al Ries & Jack Trout
İnsanlar sadece siyasi parti başkanlarının sahte vaatlerine, yalan haberlere değil; facebook sayfalarının vaatlerine de inanır.
Bir yandan iki kilo pilav karşılığı her şeyin yoluna gireceği düşünülür, bir yandan arkadaşlarını bir sayfaya davet edince bir nane olacağı düşünülür.

29 Kasım 2010 Pazartesi

Muhtemelen dünyanın nefret ettiği tek şey insandır. Ama biz dünyanın en akıllı canlılarıydık?

28 Kasım 2010 Pazar

Uyarı yazısı: “Sigara öldürür”
Zekâsına güvenen biri: “Zaten öleceğiz”
Soru: “Ama nasıl öleceksin? O var…”

27 Kasım 2010 Cumartesi

Her bayan makyaj yapmaz. Bazıları palyaçolara özenir.

26 Kasım 2010 Cuma

Aslında Inception filmindeki gibi, rüya içinde rüyaya dalacaksın.
Ama koşuşturmak yerine, yıllarca kitap okuyacaksın.
56 yıllık şoför, hiç ceza yememiş.

25 Kasım 2010 Perşembe

Çift yönlü, çift şeritli bir yol. İki yana da iki araba karşılıklı park edince yol tek şerit olmuş. 5-6 tane adam, ancak bir arabanın geçebileceği tek şerit haline dönüşmüş YOLDAN geçiyor, oradan arabalar geçtiği halde ve arabalar, bu adamların geçmesini bekliyor. Ve iki yandaki kaldırımlar bomboş. Ve bu adamlar takım elbiseli. Dilerim içlerinde öğretmen olanı yoktur.
Not: Kaldırımlara iyi baktım, oldukça düzgündü.

24 Kasım 2010 Çarşamba

Bilmediğimiz şeylere inanıyor,
Bilmediğimiz şeyleri savunuyoruz.
Bilmediğimiz şeyleri seviyor,
Bilmediğimiz şeylerden nefret ediyoruz.

22 Kasım 2010 Pazartesi

"Havuç önceden turuncu dışında hemen her renkte yetişirdi. Derken 16. yüzyılda Hollandalı havuç yetiştiricileri bu kök sebzeye yurtsever bir kimlik kazandırmaya niyetlendiler. Kuzey Afrika'dan getirttikleri değişinime uğramış bir tohum kullanarak, İspanyollara karşı verdikleri bağımsızlık savaşının önderi, Turuncu Prens diye bilinen kral I. Wilhelm'in onuruna turuncu renkte bir havuç yetiştirmeye başladılar. Bayrağı turuncu olan ülkenin şimdi bir de turuncu havucu olmuştu. Bundan hiçbir yarar elde edilmiş olmasa da, yine de bu olayı tarihteki en başarılı markalandırma denemesi sayabilirsiniz. Havuç kemiren hiç kimsenin -Bugs Bunny dahil- tüm zamanların kaçırılmış en büyük markalandırma fırsatını dişlediğinin farkında bile olduğunu sanmıyorum."

Martin Lindstrom, "Duyular ve Marka" kitabından alıntı.
İmkânın sınırları değil, aklın sınırları vardır.

19 Kasım 2010 Cuma

Kimilerine bayramdı, kimilerine vahşet.
Bir de kurbanlık satılan yerler bulunduğu gibi temiz bırakılsa olmaz mı?
Hani, çocuklar o zaman insanla hayvan arasındaki farkı daha iyi görürdü.
Ama yok, insan temiz bulduğu yeri pisletip gider.
Temizlik imandan geliyorsa, çevreyi pisleten herkese "imansız" denilir mi?
"İmansız" deyince kişi kötülenmiş mi olur?
Hani, inanmadığı halde çevreyi pisletmeyenler de var da...

15 Kasım 2010 Pazartesi

Sabahları zor kalkanlara öneri: Papatya kokusu kullanın.

Papatya yağı alarak da uyuyacağınız yerin yakınına çok az yağdan sürebilirsiniz.
Daha kaliteli uyumanızı sağlayarak, sabahları daha erken ve dinç kalkmanızı sağlar.
Ben faydasını görüyorum.

9 Kasım 2010 Salı

Kimilerinin bir yudum su içmeye vakti yokken, kimileri kendini meşgul sanır...

7 Kasım 2010 Pazar

Televizyon izlemekten geri kal, kitap okumaktan asla.

6 Kasım 2010 Cumartesi

"İçinize nane çekin. Batı Virginia’daki Wheeling Jesuit Üniversitesi’nde araştırmacı Dr. Bryan Raudenbush; içine nane çekmenin, bir atletin motivasyonunu ve ruh halini yükselttiğini buldu. Nanenin avantajlarından yararlanmak için bir atlet olmanıza gerek yok. Gidip biraz nane yağı ya da nane nefes aldırıcı (evet, gerçekten de naneyi nefes alır gibi içinize çekmenize yarayan bir alet yapmışlar) satın alın ve de evde ya da işyerinde, kendinizi %100 doğal naneyle uyandırın. Ben kullanıyor ve çok seviyorum."
Jon Gordon

4 Kasım 2010 Perşembe

“En yüce bilgeliğinden daha çok akıl vardır bedeninde. Ve kim bilir, bedenin, bu en yüce bilgeliğe hangi maksatla ihtiyaç duyar?”
Friedrich Wilhelm Nietzsche

23 Ekim 2010 Cumartesi

"Türkiye'de toplam 237 huzurevi bulunmaktadır.
16.188 kişinin yaşadığı huzurevlerinin %80'i büyükşehirlerdedir,
Anadolu'da ise barındıracak yaşlı insan bulunmadığından
huzurevlerinin %5'i kapatılmıştır."
Beyaz Melek (2007) filminin son cümleleri.

22 Ekim 2010 Cuma

“Doymak bilmez ruhunuz, peşinden koşar hazine ve mücevherlerin, hediye verme istencine doymadığından erdeminiz.”
Friedrich Wilhelm Nietzsche
Zamanın peşinden koşan atı yiyecek kadar hayvan severim.

21 Ekim 2010 Perşembe

"Nasıl her çiçek ayrı bir renge sahipse ama bütün renklerin nedeni aynı ışıksa, birçok deneyimci de bölünmemiş ve bölünmez olan farkındalığın içinde ortaya çıkar; her biri bellekte ayrı ama özde bir ve aynıdır. Bu öz tüm deneyimlerin kökü, temeli ve zamansız-uzaysız “olanağı”dır."
Sri Nisargadatta Maharaj

18 Ekim 2010 Pazartesi

Yerlere çöp atılmasa ve tükürülmese, sokaklar daha güzel olacak.
Çöp için çöp kutularını, tükürüğünüz için peçetenizi kullanınız.
Çevreyi pisletmenin hiç gereği yok.

Böyle yazdığıma şaşırmayınız. Çok insan bunu yapıyor. Şaşkınlık verici değil mi?

17 Ekim 2010 Pazar

"Mutluluğunuzun nesnelere, olaylara ve insanlara bağlı olduğuna inanmak, gerçek doğanızla ilgili cehaletinizden kaynaklanır; mutlu olmak için kendinizi (özünüzü) bilmekten gayrı hiçbir şeye ihtiyacınız olmadığını bilmek ise bilgeliktir."
Sri Nisargadatta Maharaj
“Önce bir kısmını İngilizce yaptılar tabiî alıştıra alıştıra. Sonra biraz daha yaptılar şimdi de yüzde yüz İngilizce geçiyor ve İstanbul Teknik Üniversitesi kaç yüz yıllık, dünyaca meşhur, dünyaca her dalda bir sürü, çok büyük insanlar yetiştirmiş olan, hem Türkiye için hem dünya için. Böyle muazzam bir müessese yok edilmiştir. Bundan sonra oradan hiçbir şey çıkacak değildir. Görürsünüz. “ Oktay Sinanoğlu

16 Ekim 2010 Cumartesi

"Eğitim, dışarıdan soykırımın el attığı, 1946'dan beri gizli anlaşmalarla Amerika'ya ilk teslim edilen şeylerden biri eğitim sistemidir. Kim etti? Kim bastı imzaları hiçbir satırını değiştirmeden, itiraz etmeden? İsmet İnönü! Haberiniz olsun! Yani ondan beri kapı açıldı, ondan sonra yani bizde bakanlar yok bilmem talim terbiye falan bir şeylere karar veriyor zannediyorsanız yanılıyorsunuz.”

“Önce bir kısmını İngilizce yaptılar tabiî alıştıra alıştıra. Sonra biraz daha yaptılar şimdi de yüzde yüz İngilizce geçiyor ve İstanbul Teknik Üniversitesi kaç yüz yıllık, dünyaca meşhur, dünyaca her dalda bir sürü, çok büyük insanlar yetiştirmiş olan, hem Türkiye için hem dünya için. Böyle muazzam bir müessese yok edilmiştir. Bundan sonra oradan hiçbir şey çıkacak değildir. Görürsünüz. “

Oktay Sinanoğlu
http://vimeo.com/15854908
Oktay Sinanoğlu'nu dinledik... Gelişen ülkelerde yabancı dil ile eğitim verilmez.
Ama Türkiye'de yabancı dil eğitimi alarak geliştiğini sananlar var.
Hatta ve hatta, başa geçenler dahi Türkçe cümle içinde İngilizce kelimeler kullanıyor.
Saçmalığın farkında mısın?

15 Ekim 2010 Cuma

Mardin'de dar sokaklardan çöp toplamak için İtalya'dan eşek ithal etmişler.
Oysa bizde eşek daha çok olmalı.
Belki de bizim eşekler, onların istediği eşekten daha eşek.
Bizdeki eşekler de iyi eşek değil mi?
Bizim eşşşşeklerin nesi var ki?

http://www.cnnturk.com/2010/turkiye/10/06/italyadan.mardine.kadrolu.esek.geliyor/592137.0/index.html

11 Ekim 2010 Pazartesi

“Her yıl dünya çapında reklama ayrılan bütçe 500 milyar dolar artıyor.
Bir BM araştırmasına göre bu miktarın sadece %10’un dünyadaki açlığı yarıya düşürmek için yeterli olacağını ortaya koymuştur.” 99 francs (2007) filminin son cümlesidir.

7 Ekim 2010 Perşembe

4 Ekim 2010 Pazartesi

Acı güçlü bir silah olabilir, eğer kullanabilirsen.

2 Ekim 2010 Cumartesi

Daha az tüketerek daha mutlu olma seçeneğiniz de var.

27 Eylül 2010 Pazartesi

Mevlânâ'nın sözlerini sevdiği halde ırkçı olan insanlar mevcut.


“Bedenler, ağızları kapalı testilere benzerler. Sen testinin içinde olana bak, testiye bakma! O beden testisi, âb-ı hayatla doludur. Bu beden testisi ise ölüm zehriyle doludur. İçindekine bakarsan, kurtuluş yolunu bulursun, kurtulursun. Fakat sadece dışına bakarsan, sapıtırsın, yoldan çıkarsın. Baş gözü, daima bedeni görür. Can gözü ise, hünerli canı.”

“Sûrette kalırsan putperestsin. Her şeyin sûretini bırak, mânâya bak. Hacca gidersen hac yoldaşı ara; ama ha Hintli olmuş, ha Türk, ha Arap. Onun şekline, rengine bakma; azmine ve maksadına bak. Rengi kara bile olsa değil mi ki seninle aynı maksadı güdüyor, aynı senin rengindedir, sen ona beyaz de.”

“Hintli, Türk, Rum, Habeşli, hepsi de mezarların derinliklerinde aynı renge boyanmış, sessizce yatmaktadırlar. Buna dikkat et de, o renklerin, o güzelliklerin hepsinin bir yüz örtüsünden ibaret, iğreti bir şey olduğunu bil, anla.”

22 Eylül 2010 Çarşamba

20 Eylül 2010 Pazartesi

Kaç kişi poposunu açıp göstermeden klip çekebiliyor?

6 Eylül 2010 Pazartesi

Hayatında bir çok plân yaparken şunu unutma: Her şeyin bir sonu vardır, hayatın olduğu gibi. Ona göre yaşa.

3 Eylül 2010 Cuma

Bazıları hikâyelere ihtiyaç duyar. Öyleyse onlara istedikleri verilmeli.
Yaşlandığınızda halâ rahatça hareket edebilmek istiyorsanız, spor yapın ve sağlıklı beslenin. Veya bunların tam tersini yapın, yaşlandığınızda birilerine muhtaç kalın.

2 Eylül 2010 Perşembe

İnsanlar neden fotoğraf yerine resim der de resim yerine fotoğraf demez?
----Fotoğraf çekilir, resim çizilir.----
Bir de uyarınca "aman aynı şey" diyenler yok mu... :)
Fotoğrafı basan bir fotoğrafçının fotoğrafa resim dediğini duydum. İnsan uyarmaya utanıyor arkadaş. :) Fotoğrafçı dedim de, yoksa ressam mı demeliydim?
"Neşeli başlayan boğa güreşi, kanlı sonuçlandı. ... Sık sık benzer kazalar meydana geliyor." NTV haber spikerinin hatasını düzeltiyorum: İspanya'da yoğun olarak düzenlenen boğa güreşlerinde matador olarak adlandırılan boğa katili, önceden yorulmuş ve kan kaybetmesine yol açacak şekilde yaralanmış boğayı öldüremeden önce boğa da haklı olarak katilin kanını akıttı. Bu güreşte kimin adil davranmadığına siz karar verin.

1 Eylül 2010 Çarşamba

Sabah gün doğumunu çekerken günaydın deyip hatır soranlardan bir yaşlı amca geldi yanıma, sohbet etmeye başladık. Kıbrıs’ın eski zenginlerindenmiş. Konu konuyu açarken;
“Rumlar bizi sevmezdi, kendilerini daha üstün görürlerdi. Bizi hep ezmeye çalışırlardı. Ama bir Türk on Rum’a bedeldi. Korkarlardı bizden.”

31 Ağustos 2010 Salı

29 Ağustos 2010 Pazar

Anlamı olmayan bir evrende anlam arıyorsan, nasıl bulacaksın?

24 Ağustos 2010 Salı

Gidiyor bir meydana saygıdeğer bilmem hangi kişi, veriyor vaatlerini boş inançları ihtiyaç edinmiş bonkör vakitlilere, birkaç kişiyi de kötülemeden konuşma yapma yeteneğinden yoksun… sonra çekip gidiyor başka meydana. O konuşma yapılan yerlerde, evlerinde sakince oturan, belki uyuyan, belki hasta olan veya yüksek sesten rahatsız olanlara bu kişi çok mu saygıdeğer oldu şimdi?

17 Ağustos 2010 Salı

Unutamayacağım bir gece, tam 11 yıl önce, 45 saniyede 17 bin kadar can alan 17 Ağustos depremi, dilerim tekrar yaşanmaz...

12 Ağustos 2010 Perşembe

Çevreye verdiğin zarar, kendine verdiğin zarardır.

Ve insanların çoğu bu basit cümleyi anlamaz.
Anlar da işine gelmez.
Ancak zararını gördüğünde kendini iyileştirmeye çalışır.
Ve çevreye zarar vermeye devam eder.
Yani kendine verdiği zarardan dolayı kendini korumaya çalışır.
Ancak başına bir felaket gelecek ki, biraz daha akıllanacak.
Felaketlerin olması da hak edilen ve iyi bir şeydir.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Mezun olmanın kötü yanlarından biri, okulun kütüphanesinden dışarı kitap çıkaramamaktır.

7 Ağustos 2010 Cumartesi

İnsanoğlu artık modernleşti. İnsanları daha kolay öldürmek için daha ileri teknoloji üretiyor.

28 Temmuz 2010 Çarşamba

"En iyi hükümet hiç hükümet etmeyendir." Henry David Thoreau

23 Temmuz 2010 Cuma

“Bir şeyleri var ki gurur duyuyorlar onunla. Ne diyorlardı, onları gururlandıran şeyin adına? Eğitim diyorlar; kendilerini keçi çobanlarından ayırt eden şeymiş bu!”
Friedrich Wilhelm Nietzsche

21 Temmuz 2010 Çarşamba

İnançlar, dünyayı değiştirir.

20 Temmuz 2010 Salı

Kanserden korunmak için sağlıklı beslenme önemliymiş. Bol bol sebze meyve tüketme önemliymiş.
Yahu GDO’ya resmi izin çıktı, nasıl sağlıklı beslenelim?

Birkaç yıl sonra kanser oranları artmazsa iyidir!
GDO’yu çıkaranların da, resmi izin verenlerin de …!!!

ŞOK! GDO'lu bebek maması ithalatına izin çıktı!
http://www.medyafaresi.com/haber/35081/yasam-sok-gdolu-bebek-mamasi-ithalatina-izin-cikti.html

18 Temmuz 2010 Pazar

“Eğer etkili olamayacak kadar küçük olduğunu düşünüyorsan, yatak odana hiç sivrisinek girmemiş demektir.”
Betty Reese

16 Temmuz 2010 Cuma

Amerika'da bir marketten bez çanta aldığımızda kasiyer teşekkür etti.
Burada bir marketin kasasına geldiğimde aldıklarımı bez çantama koyarken kasiyer gülümseyerek ve alaycı bir ifadeyle "bizim yeni gelen naylon poşetlerimiz de doğaya zarar vermeden çürüyor" dedi.
Ancak,
"Yılda 200 farklı deniz canlısı ve 100.000'in üzerinde deniz canlısı bu plastik poşetler yüzünden ölüyor" dediğimde sustu, doğal olarak.

Yoksa bu çevreye zarar vermeden çürüyen naylon poşetler, hayvanlara yem olacağını anlayınca hemen çürüme özelliğine mi sahip?

15 Temmuz 2010 Perşembe

"Yabancı bir devletin yardım ve koruyuculuğunu kabul etmek, insanlık vasıflarından mahrum olmayı, acizlik ve çaresizliği itiraftan başka bir şey değildir."

Mustafa Kemal Atatürk

13 Temmuz 2010 Salı

Su gibi yar olmaz, kola gibi mideyi bozan olmaz.

Her zaman kola değil, her zaman su içiniz.
Su, hayattır; kola, zarardır.

Sağlığına zarar etme ne olur,
Su iç, senin de sağlığın olur. :)

9 Temmuz 2010 Cuma

Mustafa Kemal Atatürk, Türkçe'yi getirdi. Bu gençlik, Türkçe'nin içine etti!
Bir de Atatürkçüyüm diye geçiniyorlar. Çakma Atatürkçü mü?
Yoks@ tUrkcHeyi ZenginLe$tiRmeYe ChAli$An ________. Boşluğu doldurunuz.
@ nere senin?

7 Temmuz 2010 Çarşamba

İnsanlar doğaya zarar vermeyi sever.
Doğa kendisine zarar verdiğinde ise yakınır.
İnsanoğlu bu kadar akıllıdır.
Aynı zamanda en akıllı canlı olduğunu savunur.
Bunu da ifade edebilen sadece kendisidir.
Önemli olan; altında araba varken köpeğe korna çalmak değil, ayakların yere basarken ne yapacağını bilmendir.

6 Temmuz 2010 Salı

Zorunlu öğrencilikten mezun, gönüllü öğrenci.

4 Temmuz 2010 Pazar

J. Lopez 3 milyon dolar karşılığında Girne'ye geliyormuş. Yahu o paraya geri dönüştürme makinelerini yapardık! Adayı tertemiz yapardık! Neler yapmazdık ki!
Milletin sağlığı mı önemli, Lopez'in Girne'ye gelmesi mi?

Vatandaş, kırmak zorunda.














MOR ÇATI’nın reklamını izlediniz mi?

Reklamı izlemek için: http://www.izlesene.com/video/saglik-guzellik-kadina-karsi-siddet-mor-cati/2167813
Lütfen önce reklamı izleyin.

“Posterdeki kadınların hepsi şiddete maruz kaldı.
Maalesef sadece erkekler tarafından.
Tıpkı evlerde olduğu gibi.”

Ne malûm kadınların da yapmadığı ve bunları koymadığınız?
Bence onları da koysaydınız. Çünkü onlar da akıllı insanlar. Onların da yollarını kesen posterlerin ayağını kırmaları gerekirdi.

1. Gösterim: Beyaz montlu arkadaş, kaldırımda yürüyor. Çünkü kaldırım, yayaların yürümesi için yapılmış. Ah, o da ne? Bir ayak. Reklam panosuna sığmamış, dışarı doğru koyvermişler gitmiş.
Kaldırım, insanların yürümesi için yapılmıştır. Hadi üzerine reklam panosu koy tamam da, kalkıp bir de ona sığdırmadığın ayakları dışarı doğru uzatıp, neden yayaların yolunu kesiyorsun? Yayaların tek güvenli yürüyüş yeri kaldırım! Orayı da kapatıyorsunuz ya, tebrik ederim!
Beyaz montlu arkadaş, sadece yolunu kesen ayağı kırıyor. Diğerine neden dokunmuyor? Çünkü yolunu kesmiyor.

2. Gösterim: Karanlık olduğu için yorum yapamıyorum.

3. Gösterim: Farkında mısınız bilmiyorum, bu da yayanın yolunu kesiyor. Posterin ayağını kırarak diğer insanlara iyilik yapıyor çünkü insanlar kaldırımlarda rahat yürümek ister, bir ayağın yollarını kesmesini değil.

4. Gösterim: Gösterimin başında “Az sonra göreceğiniz posterler farklı sokaklara yerleştirildi.” yazıyor. Ancak, 1. ve 4. gösterimde değil sadece aynı sokak, aynı reklam panosunu ve aynı kamera açısını gösteriyorsunuz. Ama farklı sokaklara yerleştirdiğinizi belirtiyorsunuz. Ama öyle görünmüyor? Efendim? Duyamadım?
Burada arkadaş veya arkadaşınız haklı olarak iki ayağı birden kırıyor. Çünkü burası, yayaların yürümesi için yapılmış bir kaldırım. Siz o ayakları kaldırımın o ufak kalan kısmına öyle uzatmışsınız ki, onları kırmamak mümkün değil! Ayrıca bu beyaz montlu, kapşonlu, koyu renk pantolonlu, aynı yerde, aynı saatte, farklı olarak göstermeye çalıştığınız iki ayrı gösterimde olması ne kadar da tesadüf.

5. Gösterim: En komiği bu olsa gerek. O ayağın, insanların geçtiği kaldırım üzerinde, hatta ve hatta suratımızın hizasında ne işi var? O ayağı gözümüze mi sokmaya çalışıyorsunuz? Evet, doğru yoldasınız. Gözümüze girerse, hastane masraflarını karşılayacak mısınız? Hastane masraflarını geçtim, kişinin hem canı acıyacak, hem de hastanede zaman kaybedecek. Vallahi süper taktiğiniz var, kutluyorum sizi. Gösterimdeki kişi de ayağı zaten yavaşça çıkarıyor, ayağın suratının hizasında olmasına şaşırmış olmalı. Yavaşça çıkarıyor, şiddetli bir şekilde değil.

6. Gösterim: Üç genç, bir kaldırım, kaldırımın tam ortasında bir reklam panosu, kaldırımın kenarından ancak tek kişinin geçebileceği kadar kalan boşluğa uzanan bir ayak! Üç genç gayet rahat bir şekilde yürüyordu, ta ki reklam panosuna ve ayağa gelene kadar. Doğal olarak posterin ayağını kırıyorlar, sonra da “şiddeti değil, özgürlüğümü yaşamak istiyorum” yazılarını gösteriyorsunuz. Biz de ayakları değil, üzerinden yürüyebileceğimiz kaldırımları istiyoruz. Neden mi? Çünkü yoldan arabalar geçiyor. İlkokul trafik dersinde bunu öğrenmiş olmanız lazım. İlkokulu da bırakın. Yollardan arabaların geçtiğini anlamak, zor olmasa gerek.
Ayrıca, 3. gösterim ile 6. gösterimde aynı panoları gösteriyorsunuz ama aynı zamanda “Az sonra göreceğiniz posterler farklı sokaklara yerleştirildi.” yazıyorsunuz. Size mi inanayım, kendi gözlerime mi? Size inanmam.

Hadi üç genç değil de, üç tane ilk okul öğrencisi düşünelim... Rahatça kaldırımda yürürken bir de ne görsünler? Kaldırımın tam ortasına reklam panosu koymuşlar. Şimdi bu öğrenci gidip öğretmenine sormaz mı: “Öğretmenim siz bize kaldırımların üzerinde yürümemiz için olduğunu söylemiştiniz. Ama biz bugün kaldırımın tam ortasında reklam panosu gördük.” Sizce öğretmen bunu nasıl açıklayabilir?
Kaldırımın ortasında reklam panosu olduğundan dolayı, ancak bir tanesinin kaldırımdan inmeden reklam panosunun yanından geçeceğini düşünelim. Bir de ne görsün? Ayak! “Öğretmenim… biz reklam panosunun yanından geçecektik ama orada bir ayak vardı. Ayağı kıracaktık ama siz bize çevreye zarar vermeyin dediniz. O yüzden kırmadık. Ayak olduğu için yola indik. Ama yola inince, arkadaşlarıma araba çarptı. Arkadaşlarımdan ikisi öldü, biri ağır yaralandı öğretmenim.”

Haberler: Mor Çatı’nın yaptığı reklamlar yüzünden kaldırımdan geçemeyince yola inen minik öğrencilere araba çarptı. Şu kadar ölü, şu kadar yaralı var. Ama insanların ölmesi önemli değil. Önemli olan reklamlar. Şimdi reklamlar.

“Posterlerdeki kadınların hepsi şiddete maruz kaldı.”
Çünkü siz, vatandaşa onları kırmak zorunda bıraktınız.

Ayrıca neden gösterimlerinizdeki insanların yüzlerini kapattınız? Açın onların yüzlerini. Onlar akıllı insanlar. Ama siz öyle bir gösterim hazırlamışsınız ki, herkes onları kötü olarak görüyor. Akıllı insanları da kötü gösterebiliyorsunuz ya, tebrik ederim.
Ama 4. gösterimdeki kişinin yüzünü kapatmakta haklısınız çünkü 1. gösterimdeki kişiye çok benziyor. Malûm, belki posteri kıran olmamıştır da arkadaşınıza kırdırmışınızdır.

“İnsanların tepkileri gizli kamera ile kaydedildi.”
İnsanların tepkilerini gördünüz. Vatandaşı sinirlendiriyorsunuz, kaldırımlardan yürüyememelerine ve yaptığınız posterleri kırdırmaya sebep oluyorsunuz.
Peki şimdi ne öğrendik? Demekki insanların kaldırımlarda yollarını kesmeyeceğiz. Güvenle yürüyebilecekleri yerde onlara sorun çıkarmayacağız, yola inmelerine sebep olmayacağız.

“Dayanışma için: morcati.org.tr” Sizin, panoların ayaklarını kırdırttığınız insanlar da dayanışma içinde. Diğer insanların kaldırımlarda rahat yürümeleri için yollarını kesen çalışmalarınızı kırıyorlar. Ben olsam, ben de kırarım.

Farklı sokak deyip aynı sokağı çektiğiniz 1. ve 4. gösterime tekrar gelelim. Anladığım kadarıyla kameranın açısını hiç değiştirmemişsiniz. Sol ileride iki tane araba var. Yerlerinden kıpırdamamışlar. Gün ışığında da önemli bir değişme görülmüyor. Arkadaki binanın üstten birinci dairesinin panjurları aynı ve içerideki lamba iki gösterimde de yanık. Tüm bunlara bakınca, 1. ve 4. gösterimin, birbirine çok yakın zamanda çekildiğini anlayabiliriz. 1. gösterimde beyaz kapşonlu, koyu renk pantolonlu arkadaş ileri doğru gidiyor. 4. gösterimde yine beyaz kapşonlu, koyu renk pantolonlu arkadaş bu sefer bize doğru yürüyor. Doğru, şimdi 1. gösterimde yine bize doğru yürüseydi, önündeki yazılar yine görünecekti. Bu sefer herkes diyecekti ki, “ama bunlar aynı kişi”.
Bu arada, 1. gösterimde neden kırdığını göstermediniz de, 4. ve diğer gösterimlerde gösterdiniz? Doğru, o kadar kısa zamanda şimdi onu tekrar yerine yapıştır filan, zaman kaybı olurdu değil mi?

6. gösterimde, kişilerden biri ayağı kırdıktan sonra neden en arkadaki kişi, kameraya doğru bakıyor?

1 Temmuz 2010 Perşembe

Onlar havaya atarken, ben yere bıraktım.

28 Haziran 2010 Pazartesi

"Gezegeni kurtar. ... Gezegeni kurtarmış. Peki niçin? Neyden? Kendimizden mi? ... Kafesteki fareler bile bizden daha iyi iş çıkarırdı."
Memleketin sorunu bitti, şimdi dizileri tartışıyoruz.
Ah, diziler bitiyor. Hm, neyseki eğlence programları var.


O ne yapmış, bu niye böyle, şu neden öyle, acaba ne olacak, o ona niye öyle yaptı, kim kime ne dedi... insan kafayı yer ya. :)

Kişi bu soruları kendisine sorsa, ermiş olur. :)

26 Haziran 2010 Cumartesi

"Bana mükemmel bir lisan ver, sana büyük bir millet teşkil edeyim."
Gottfried Wilhelm Leibniz

Bizim milletimize mükemmel bir lisan ver, başka dillerle karıştırıp çorba yapsın.

24 Haziran 2010 Perşembe

Naylon poşet kullanıyor musunuz?

Naylon poşet kullanıyor musunuz?
Zararını biliyor musunuz?
Emin misiniz?

Size, gidip file alın, bez çanta alın demeyeceğim. Kendi çantanızı da kullanabilir, kendiniz çanta da yapabilirsiniz. Ama, marketlere her gidişinizde BEDAVAYA aldığınız naylon poşetlerin zararlarını bilseniz iyi olur. Çünkü kendi kendinize zarar veriyorsunuz.

Son zamanlarda “çevreye zarar vermeden çürüyen naylon poşet” de çıktı. Çevreye zarar vermeden çürüyor olabilir ama çürümeden önce verdiği zararları düşündünüz mü?

Bu yazının amacı, insanların bilinçlenmesini sağlamaktır. Gerisi sizin elinizde.

Naylon poşetler çözülürken zehirli kimyasallar yayar ve bunlar toprağımıza, suyumuza karışarak besinlerimizin ve suyumuzun ciddi anlamda sağlıksız olmasına sebep olur. Yakıldığı zaman ise nefes aldığımız havayı kirletir.

Tahminlere göre plastik poşetlerin sadece %1’i geri dönüştürülüyor, geri kalan %99’u ise yüzlerce yıl doğada kalıyor.

İlk kez çöp torbaları olarak plastik poşetler 1950’lerde ortaya çıktı.

1975 teki bir araştırmaya göre, okyanuslarda dolaşan gemiler yılda yaklaşık 3.700.000 kg. plastik torbayı denizlere boşalttılar.

Dünya yüzeyi henüz bir plastik çöplüğüne dönmemişse, bunun nedeni denizlerin dibinin çöplük olarak kullanılmasıdır.

Tüm dünyada yılda 750 milyar ile 1 trilyon adet arasında plastik poşet üretildiği tahmin ediliyor.

Yani dakikada 1 milyon poşet üretiliyor.

&

Ülkeler, plastik poşetlere nasıl tepki gösteriyor?

ABD: San Francisco’da 27 Mart 2007’de plastik poşet kullanımı yasaklandı. Los Angeles’ta 1 Temmuz 2010’da plastik poşet kullanımı yasaklanıyor. Boston ve Oakland yasaklama yolunda.

ALMANYA: Çok az yerde ücretsiz satılması dışında plastik poşetler 6 sent ile 20 sent arası değişiyor.

BANGLADEŞ: 1988 ve 1998 yıllarında naylon poşetler kanalizasyonu tamamen tıkadı ve ülkenin üçte ikisini su altında bırakan yıkıcı seller meydana geldi. Bu felaketten sonra başkent Dhaka’da polietilen poşet kullanımı yasaklandı ve ekonominin unutulan bir kısmı yeniden canlandı.

BULGARİSTAN: Bazı marketlerde büyük naylon poşetler ortalama 15 kuruşa satılıyor.

ÇİN: Caddelerde uçuşan naylon poşetlere "beyaz kirlili" adı verildi. Naylon poşetler ücretli yapıldı ve her yıl 37 milyon fıçı petrol tasarrufu gerçekleştiriliyor.

FRANSA: Paris’te plastik poşet kullanımı yasaklandı. Yasak 2010 yılından itibaren tüm ülke genelinde uygulanacak.

GÜNEY AFRİKA: İnce plastik poşetleri kullanmak 2003 yılında yasaklandı. Daha rahat dönüştürülebilenlerin kullanımı serbest. Naylon poşetlere hakaret anlamında "Ulusal çiçek" adı takıldı çünkü ülkenin her yerinde bulunuyor.

HİNDİSTAN: 9 Ocak 2008'de plastik poşetler yasaklandı. Yasağa uymayanlar 5 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanacak yada ağır para cezasına çarptırılacak.

İNGİLTERE: Londra’da 2007 yılında naylon poşetler ücretli yapıldı. Bez çanta kullanımı artırılarak naylon poşet talebinin %70 düşmesi sağlandı.

İRLANDA: 2002’den beri her plastik poşete 20 sent vergi uygulanıyor. Plastik poşet kullanımında %90 azalma kaydedildi.

İSVEÇ: Standart naylon poşet ücretleri 1-1,5 sek (0,1-0,15 euro).

JAPONYA: Plastik poşet kullanımı yasak ve bu sayede yılda yaklaşık 20.000 varil petrol kazanıyor.

KANADA: Plastik poşetler ücret karşılığı satılıyor.

KENYA: 2008’den itibaren plastik poşetler yasak.

RUANDA: 2005’ten beri her tür plastik poşetin kullanımı yasak.

TAYVAN: Plastik poşetin yanı sıra tek kullanımlık plastik çatal, bıçak ve kaplara da yasak uygulanıyor.

TÜRKİYE: İstanbul Kadıköy’de 1 Mart 2010’dan itibaren naylon poşet kullanma yasağı başlıyor. Bazı yerel yönetimlerin uyguladığı yasaklar da mevcut. Türk gıda kodeksi gıda malzemelerinin naylon poşetlerde satılmasını yasaklamıştır.

UGANDA: İnce plastik poşetler yasak, kalınlara ise vergi getirildi.

Batı Hindistan, Botsvana, İsrail, Makedonya, Tanzanya ve Singapur naylon poşet kullanımını yasakladı.

&

Naylon poşet üretimi, petrol ve doğal gaz gibi yenilenemeyen enerjinin git gide azalmasına yol açar.
Denizleri, gölleri, nehirleri kirletirler,
Ağaçlara takılarak görüntü kirliliğine neden olurlar,
Kanalizasyonları tıkayarak sellere sebep olurlar,
Hayvanların boğazlarını tıkayıp boğularak ölmelerine neden olurlar.

Bir naylon poşet üretmek için gerekli olan enerji, bir arabaya 115 metre boyunca güç sağlayabilir. Daha da fazlası, naylon poşet çöplerinin temizlenmesi pahalıya mal olur. Bu da daha çok vergi ödemeniz anlamına gelir.

Naylon poşetler petrol türevi olan polietilenden üretilir.
Ücretsiz ve kullanışlı olduğu için çok tüketilir ve çöplerle beraber doğaya atılır.
Ortalama 15 dakika kullandığımız bir naylon poşetin doğada tümüyle yok olması için bin yıl gerekir.

Naylon poşetlerin sadece %1’i geri dönüştürülür, %99’u doğada kalır.

Bu sözde "ücretsiz" naylon poşetlerin aslında ücretsiz olmadığını, çünkü maliyetlerinin satın aldığımız ürünlere eklendiğini unutmayın.

Dünya Doğa Vakfı'na göre naylon poşetlerden ötürü her yıl 100,000'in üzerinde balina, fok, su kaplumbağası ve kuş ölüyor. Karada ise inekler, keçiler ve öteki hayvanlar yem ararken genellikle plastik parçalar yiyorlar. Bu nedenle sindirim sistemlerinde bozulmalar olur, hastalanır ve hatta ölürler.

Yılda 200 farklı deniz canlısı, plastik torbalar nedeni ile hayatını kaybeder.
Kuşlar boğulur.
Besin sanarak yuttukları plastiği hazmedemeyen kaplumbağalar ölür.

Naylon poşetler şeffaf oldukları için, tıpkı bir sera gibi ısıyı emerek orman yangınlarına neden olur.

Naylon poşetler dokundukları gıdaların vitaminlerini yok ederler.

Çöplerin % 90’ı naylon ve plastik atıklardan oluşur.

Işık, plastik poşetlerde kimyasal çözümlemelere neden olur.
Zaman içinde daha küçük ancak daha zehirli petro-polimerlere bölünürler.
Ve bunlar, topraklarımızı ve sularımızı zehirler.

&

Markete her gidişinizde yanınızda çantanızı götürebilirsiniz veya her defasında naylon poşet alıp, yukarıda yazılan zararlara sebep olmaya devam edersiniz.

Naylon poşetlerin yasaklanması için bizim de başımıza büyük bir sel felaketinin gelmesini mi bekliyorsunuz? Yoksa içtiğiniz suyun, yediğiniz yiyeceğin daha çok tüketilemeyecek dereceye gelmesini, soluduğunuz havanın daha çok kirlenmesini ve ardında hastalıklara daha hızlı yakalanmayı mı bekliyorsunuz?

Yediğiniz yiyeceğin, içtiğiniz suyun ve soluduğunuz havanın sizi hastalıklara sürüklemesini istemiyorsanız, naylon poşet kullanmayınız.

Yaşamamızı sağlayan en önemli etkenlerden toprağımızı, suyumuzu ve havamızı zehirlemeyelim!

Her birey, yaşayacağımız gelecekten sorumludur!


Araştırma: Arslan Çehrelioğlu

Naylon Poşet Kullanmıyoruz !
http://www.facebook.com/group.php?gid=104271766292313
Benden başka, markete her gidişinde naylon poşet almak yerine yanında bez çantasını götüren var mı?
Hani, naylon poşet toprağın, suyun, havanın kirlenmesine, hayvanların ölümüne, sellere sebep olur ya…
Haberin yok mu?
Yoksa var da aynen devam mı ediyorsun?
Yoksa sağlığının değerini mi bilmiyorsun?

23 Haziran 2010 Çarşamba

Dünyanın her yerinde kullanılan dil hangisidir deyince çoğu kişi “İngilizce” diye atlar, körelmiştir çünkü düşünceleri. Tek bir evrensel dil vardır; işaret dili.

21 Haziran 2010 Pazartesi

İnsan kusursuz değildir. En büyük kusuru beynindedir. Suyunu, toprağını, havasını kirlettiği halde en akıllı olduğunu iddia etmektedir. Oysa laf attığı kuş beyinli canlı türü dahi kendisini zehirlemez.

19 Haziran 2010 Cumartesi

GDO'lu ürünlere resmi izin çıkmış.
Bunu verenleri resmi aptal mı ilan etmek gerek?

17 Haziran 2010 Perşembe

Takım elbise bir gereklilik değildir
Ama bir ihtiyaç olabilir,
Dış görünüme aldanmak isteyenler için.

12 Haziran 2010 Cumartesi

Sigarayı keşfedenin de, icat edenin de, reklamlarda özendirenlerin de, gizli halkla ilişkiler çalışması yapanların da, görüntülerde bilinçaltına gönderenlerin de, içmeyene sigara uzatanın da, sağlıklıymış gibi gösterenlerin de, arkadaşını sigaraya alıştıranın da ...!

8 Haziran 2010 Salı

Öğrencilerin başarısız olması, saçma evrensel dil anlayışının dayattırılması ile çok yakından bir ilgisi vardır.
FOŞŞ Tbox
TISS Tbox
ÇÜŞŞ Tbox

T-box'ın iki saniyelik reklamlarından ilginç kelimeler. Çüşş ve ohaa yazmamışlar ama bence en uygunu onlar...

Ve ne yapıyorum, T-box'ın ürünlerini almıyorum.

Yapacağınız reklam stratejisi bu muydu.. Kaldı ki millet bunu yer mi, yer. Nasıl ki Levi's da bu tür reklamlara başladığında satış patlaması yaşadı, T-box'ta da olur mu, olur... maalesef, millet böyle şeyleri yer.

En basit yol, insanların zayıf noktalarını kullanmaktır.
Ve bunda hiçbir yaratıcılık yoktur.
İnsanlar, reklamlarda gördüklerini ister.
Modayı hep reklamlar belirler.
Reklamlarda, üründen ziyade başka şeyler de gösterilir.
Bazı başka şeyler, toplumun kültürünü ve yapısını bozmaya başlar.
Toplum yavaşça bozulur, çoğunluk farkına varamaz.
Zamanla, bazı başka şeyler normal görünmeye başlar.
Ve toplum bozulur çünkü reklamlar başarılıdır.

Türkiye, bu devire daha yeni girdi sayılır. Devir, toplumu markanın içine sokma devrimidir. Artık bu tür edepsiz reklamlardan iyi sonuç elde edilemeyince, toplum, halkla ilişkiler çalışmaları ile markaların daha da içine girecek.

3 Haziran 2010 Perşembe

Çoğu insanın fikri vardır, bilgisi olmadan.

KİRLENEN MAVİ

Dalgalanıyordu mavi, huzuru bulmak için.
Kolay olduğu kadar zordu aslında
Ve zor olduğu kadar kolaydı görünmeyenler.
Niye kirletirdi insan maviyi?
Çok geçerli sebepleri vardı.
Daha iyi yaşamak istedi, kirleterek dünyayı.

Ve sen,
Görmedin kirlenen maviyi.
O, soluduğun havaydı,
İçtiğin su ve yediğin yiyecek.
Seni yaşatan her şeydi.

Çok kazanabilmek için yollar kat ettin,
Çevreyi kirletse de ağır bastı servetin.
Çok okudun ama,
En çok sömürmeyi öğrendin.
Ölene kadar sevdin,
Severek kirlettin.

Bundandır ki yok oluyor mavi.
Kimin umurunda?
Ve sen düşünmedin sorgulamayı…
Ve sana öğretilmedi sorgulamak…
Öğrenmemen için gerçekleri.
Görmemen için, kirlenen maviyi.

2 Haziran 2010 Çarşamba

Şiir yazdım baksana :))

Ben şiir yazdım şiir
Pek bi güzel o şiir
Hem sana yazdım hem bana
Ben şiir yazdım şiir

Şiir yazdım baksana
Haydi elimi tutsana
Çıkalım senle kırlara
Şiir yazdım ben sana

Yaratıcılığımı durduramadım
Bir başladım, susturamadın
Ben sana dediydim şiir yazdım
Sen bir türlü okuyamadın

Bence şiir yazmayı bırak
Yoksa ders olacak çift kat
Şiir yazmaya devam etme
Haydi şimdi burada bırak

Güldün demek beğendin
Ne de çok sevindin
Şimdi sen de gülmeyi bırak
Haydi dön dersine bak

Koyu renk yazasım var
Notu biçimlendiresim var
Fotoğrafa gerek yok
Yayınlaya basasım var

31 Mayıs 2010 Pazartesi

İnsan vücudu muazzamdır, yaraları kendi kendine kapatır.
İnsan daha da muazzamdır, zararlı şeylerle vücudunu içten çürütür.

30 Mayıs 2010 Pazar

“Bir ülkenin kanunlarının çiğnenmesinden sonra en büyük suç, dilinin çiğnenmesidir.”

Walter Savage Landor

27 Mayıs 2010 Perşembe

TRT Türk'te bir programda:
Katılımcı A: "Dünyada eğitim hizmeti vermeyen devlet yok."
Katılımcı B: "Türkiye'de kim mecbur kalmadıkça çocuğunu devlet okuluna gönderiyor? ... Okulun kalitesi önemli."
Sonra katılımcı A'nın yanında oturan katılımcı C, yemeğin kalitesine atlar. :) Sonra konu başka yerlere gider. :)

30 Nisan 2010 Cuma

"Achievement brings its own anticlimax." Maya Angelou

17 Nisan 2010 Cumartesi

“Ne pahasına olursa olsun, evlenin. Karınız iyi çıkarsa mutlu olursunuz, yok fena çıkarsa o zaman da filozof olursunuz.” Sokrates

11 Nisan 2010 Pazar

Elektrik sorunu olan yerlerde gündüzleri sokak lambalarının yanması ne kadar ………. Noktalı yere hangi kelimeler gelebilir?
Ve, boş sınıflarda ışıkların yanması ve projektörün çalışmasına nasıl bir anlam yüklenebilir?

1 Nisan 2010 Perşembe

Sigaranın kokusu çok kötü olmasaydı, biraz daha dayanılabilir olurdu.

28 Mart 2010 Pazar

Zamandan daha önemli bir şey var; onu kullanabilmek!

27 Mart 2010 Cumartesi

Aptallıkta sınır yoktur. Çünkü beynin olması, aynı zamanda düşündüğü anlamına gelmez.

11 Mart 2010 Perşembe

Bildiğin mall

Ankara alışveriş merkezi yazısını göremedim ama ankamall gördüm. Demekki Ankara’nın başını mallar çekiyor. Bunlar hakikatten mall mı yoksa ben Türkiye dışına mı çıktım… Hani, Ankara, Türkiye’nin başkenti sonuçta. Ana dili Türkçe. Ancak nedendir ana dili Türkçe olan bir yerde Türkçe’nin kullanılmaması? Özenti mallığından mı kaynaklanır? Hemde başkentte, ne çok mall var.

Hani, bildiğin mall işte. Ne saygısı var dile, ne kibarlığı var mallıktan ziyade. Utanır insan, koskoca MALL yazmaya ancak, belki buralara yalnızca malları sevenlerin gireceğini bildiklerinden olabilir belki çekinmedikleri. Vay mall vay diyesi geliyor insanın. Mallıktan mı bilmem ama mallaşıyor insanlar gittikçe. Göremiyorlar mı ana dillerinin bozulduğunu, yoksa özendiler mi bizim gibi kültürü olmayan dillere.

Hani birde center var. Aklıma “cendere cendere” müziği geliyor Kurtlar Vadisi’nin. Bu mallıklar böyle giderse, bir de bakmışsınız sizi cendere cendere yapmışlar. Olur mu sence? Sen saatlerce oyun oynamaya, dedikoduları izlemeye, yığınla program ve dizileri seyretmeye devam et. Sen, yönetici sıfatını giymiş olanları ise hiçbir zaman sorgulama, ne yapıp ne ettiklerini ve de neden bunları böyle yaptıklarını asla sorgulama ve karışma onların işine. Onlar ülkeyi nasıl satacaklarını, ülke içerisinde nasıl kriz çıkaracaklarını senden iyi biliyorlar. Zaten senin sorgulamanı istemiyorlarki. Bu yüzden sana izlemen için yığınla şey gösteriyorlar. E sen de afiyetle bunları yiyorsun. Can boğazdan geçmesin güzel kardeşim, aksi taktirde aptallaşmaya mahkûmsun, sonrasında bir köle. Bak, böyle olur işte. Kolaymış. Ben de zor bir şey sandım.

Gidersin mesela alışverişe, alırsın bir şeyler ve her seferinde naylon poşet almaktan bıkmazsın. Ve bilmezsin o naylon poşetlerin, senin yiyeceğini, suyunu ve soluduğun havayı zehirlediğini. Vede bilmezsin doğaya zarar vermeden çürüyen naylon poşetlerin doğaya nasıl zarar verdiğini. Türkiye’de üretilmemiş olan ürünleri aldığında da bilmezsinki senin vatandaşının fabrikası daha az satmaya başlar, fabrikalardan yığınla işçi çıkarılır ve bunlardan biri sen de olabilirsin. İnsanlar aç kalır, kimileri başkalarının parasını çalar, canlar yakılır. İçinde yaşadığın toplumu farkına varmadan çökertirsin. Ve karmaşık, işsiz, mutsuz bir toplum görünmeye başlar. Bunun sana da zararı dokunur, kaçma. Gir hatta içine, hak ettin sen bunu. Ancak olgunlaşırsın acı çekerek, düşünmüyorsan eğer yeterince. Ama sen bundan anlamazsınki. Senin anladığın, her gün bıkmadan saatlerce oynadığın oyunlar, televizyon programları, diziler, dedikodular, cartlar ve de curtlar. Senin düşünmemen için çok işin var, bak sen işlerine. Ne düşün, ne de icat çıkar başımıza. Başka ülkeler icat çıkarınca dört gözle bakıyorsun nasılsa, almaya can atıyorsun ihtiyacın olmasa da.

Ancak bilinirki körler göremez hiçbir zaman veyahut düşmandır bunlar gizlisinden yada aptallıklarına mı vermeli? Neye verirsen ver ancak, her zaman medyanın veya çoğunluğun dediği doğru olmayabilir! Öyleki, çoğunluk kandırılmış olabilir veya sessizleştirilmiş, “çıt” çıkaramayan korkak bir toplum haline de getirilmiş olabilir. Her türlü oyuna gelmiştir bir kısım. Kısımlara baktığımızda görürüz saatlerce bilgisayar başında kafasını oyunlara gömenleri. Orada ufak bir dünya kurmuşlardır ve geri gelmeyecek değerli zamanı orada harcarlar. Veya oyuna kalmadık elbet sadece değerli zamanımızı, geri gelmeyecek olan zamanımızı harcamak için yığınla program var ve yığınla dizi. İşin gücün yokki senin, düşünme hatta. Aç bunlardan birini, dırdır yesin başının etini. Hiçbir konuda kendini asla geliştirme. Ne yapacaksın yahu sen gelişip de? Boş ver, bak sen bomboş konuşan kadın programlarına, kaçırma hiçbir diziyi. Ve de anlama, ülkesini satan sanatçıları.

Ne güzel bir projedir, insanın ağzını bir karış açtırıp, gözlerini bulutlara yöneltmek. Sen mi kurtaracaksın dünyayı? Yok, mezardakiler kurtaracak. Sabredersen eğer. Ama önce canlanmaları gerekecek. İnan, sadece inan ve hiç kıpırdama. Çok sabırlı gördüm seni zaten. Oysa daha yanındakini dinlemeyi bile bilmiyorsun.

Mallaşmayı mı sevdi acaba millet diye düşünmeden edemiyorki insan.

Aman siz mallaşmayın, lakin sonu aydınlık değildir karanlıktan korkanlar için.

21 Ocak 2010 Perşembe

"Şefkatli davransan dahi onlara, hakarete uğramış hissederler kendilerini ve üstü örtülü kötülükle karşılık verirler yaptığın iyiliğe." Friedrich Nietzsche

19 Ocak 2010 Salı

Zaman, ne acelen var... yapacak onca şey, okunacak onca kitap varken...

3 Ocak 2010 Pazar

"Hayatımda hiç sirke gitmedim. Ama hayat zaten bir sirk. Her türlü insan var."
Burak Gülderen