8 Ağustos 2016 Pazartesi

Çoğunuz dalga geçiyor, saçma buluyor, gereksiz görüyor, hatta dinsiz diyenleriniz bile oluyor ama ben boğazıma düşkün olmadığım için, sırf yemek yiyeyim diye hayvanların ölümlerine, acı çekmelerine, hapis hayatı yaşamalarına sebep olmadığım için halime gerçekten çok şükrediyorum.
Eline bayrak alıp salla, sorun değil, en azından şu sıralar yasak değil. Ama çocuğuna neredeyse ana dilinden önce yabancı dil öğretiliyor, dinin anlamadığın dilden öğretiliyor, evinde yaktığın ampul bile yurt dışından geliyor, imam gevurlara ettiği lafları onların ürettiği mikrofondan ediyor vs. Vatanı kurtardık denilen meydanlarda bunlardan hiç bahsedilmiyor.
Ah Oktay Sinanoğlu, şu vatanseverlerin hiç biri seninle ilgilenmedi, hiçbiri senin dediklerini diyemedi.
"Hayal edebildiğiniz her şey gerçektir."
Pablo Picasso
Din konularına da merakım çoktur hatta bazı sorularımın (lisedeki arkadaşlarım ajandamın en arkasındaki soruları az-çok hatırlar belki) cevaplarını bir kitapçıda kitapları karıştırırken dini kitaplarda olabileceğini anladığımda, sürekli kitap okuma dönemine birkaç din konulu kitaplarla başlamıştım. Ama ne medyada ne meydanlarda hacı hoca kılıklı insanların, bağırarak böğürerek kızarak konuşan-anlatanların hiçbirini sevemedim. Ben bu tür insanlarda kin görüyorum, sevgi değil. Ve anlatım şekilleri, ses tonları hiç hoşuma gitmiyor. İnsan dediğin, bir şey anlatacaksa eğer, onu güzelce anlatmalı. Bağırmadan, böğürmeden, kızmadan, lanet okumadan, kindar ses tonuyla konuşmamalı. Her gece meydanda bu tür insanlar konuşma yapıyor. Ve ben bu hiç güzel olmayan konuşmaları istemesem de duyuyorum. Bu tür insanların konuşmalarıyla ne gençlerin ne toplumların iyi yönde gideceğine hiç inanmıyorum. Öyle içimden geldi, yazayım dedim.

-...

Ancak yoğurdu güzel yemesini bilenler, topluma da yoğurdu güzel yemeyi öğretirler. Bir birey herkese hitap etmek istiyorsa, konuşma ahlâkına dikkat etmelidir. Yıllarca din üzerine okumuş kişiler halâ güzel ve ahlâklı şekilde konuşamıyorsa, bence o insanlarda problem vardır. Bu tür insanların, dini sevgi yolundan değil, daha çok korku yolundan öğrendiğini düşünüyorum. Belki benim hoşuma gitmeyen anlatım tarzı sizin hoşunuza gidiyor olabilir. Sonuçta hepimiz farklı yaratıldık. Nefret ve kindar ses tonu ile anlatımı siz hoş karşılayabilirsiniz, ben ise nefret ve kindar ses tonu olarak karşılayabilirim sadece. Çocukken ben de Kur’an kursuna gittim. Her şeye kızan ve beş karış suratı olan bir hoca vardı. Sonuç olarak birkaç kez zorla gitmemden sonra gitmeyi bıraktım. Belki de yapım gereği, ben bu tür yapılan konuşmaları hiçbir zaman sevemedim çünkü daha konuşmacının ses tonunda sevgi yok. Sadece nefret var, kızmak var, suçlamak var, kin var. Bu yönde değil sadece din, herhangi bir konunun anlatılmasını dahi doğru bulmuyorum. Özellikle de çocukların üzerinde güzel izler bırakacağını düşünmüyorum. Davranışlarımızla, özellikle de tv’lerde toplum önüne çıkan ve gerek ailelerin çocuklarına davranışlarıyla güzel örnek olmaları gerektiğini düşünüyorum. Ne ekersen onu biçersin. Sevgi ve hoş bir ses tonu ile anlatmaktansa sürekli bağırarak, kızarak vb. anlatmayı da pek mantıklı göremiyorum. Size göre akıllıca ve mantıklı olabilir. Siz dinleyin öyleyse.
Ne diyeyim ki sana,
Varlığın sırları saklı senden, benden,
Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben,
Bizimki perde arkasında dedikodu,
Bir indi mi perde, ne sen kalırsın ne ben.
Ömer Hayyam