20 Temmuz 2014 Pazar

Bismillahirrahmanirrahim diyerek Allah seni korur mu bilemem ama Allah sana beyin vermiş, akıl vermiş. O emniyet kemeri süs değil, gaz pedalı da klavyede bastığın ok değil. Bunları sana verdiği beyin ile ayırt edebil... Sen halâ daha aşırı hız yapıp, emniyet kemerini takmıyorsan... Olacağı varmış diyeceğine hatayı kendinde ara zahmet olmazsa, sevgili kul.
112 gereksiz aramalar... Lütfen sonuna kadar izleyin ve paylaşın.
Halkla ilişkiler, reklamcılık, pazarlama okuyan arkadaşlar... içiniz rahat mı? bu işi yapanlar?



İslâm'da imam yoktur, imam nikâhı yoktur diyor Ömer Tuğrul İnançer, TRT TÜRK'te. Dinlemek isteyen varsa...

Ney ve Tanbur ile Saz Eserleri - Aka Gündüz Kutbay, Doğan Ergin, Necdet Yaşar ve Abdi Coşkun

Can boğazdan gider.


As seen on #Cosmos: The Pale Blue Dot

"Look again at that dot. That's here. That's home. That's us. On it everyone you love, everyone you know, everyone you ever heard of, every human being who ever was, lived out their lives. The aggregate of our joy and suffering, thousands of confident religions, ideologies, and economic doctrines, every hunter and forager, every hero and coward, every creator and destroyer of civilization, every king and peasant, every young couple in love, every mother and father, hopeful child, inventor and explorer, every teacher of morals, every corrupt politician, every 'superstar,' every 'supreme leader,' every saint and sinner in the history of our species lived there -- on a mote of dust suspended in a sunbeam."

-Carl Sagan, "Pale Blue Dot," 1994

This image of Earth, captured by NASA's Voyager 1 at a distance of more than 4 billion miles, inspired Carl's famous quote.

Image credit: NASA/JPL-Caltech
#nasa #space #voyager @nasajpl #earth
İzm'ler idrakimize giydirilen deli gömlekleri.
Cemil Meriç

Parking shades block sunlight and charge electric cars in Germany...
"Bir millet baraj ve fabrika ile değil, daha önce milli ruh ve ülkü ile kalkınır. Mânen çökmüş bir millete endüstri tesisleri yapmak, ölüye balo elbisesi giydirmeye benzer!"

"Irkçı değil misin? Irkçılığa düşman mısın? Öyleyse sen günün birinde Atenagoras’ı Türkiye Cumhurbaşkanı görmekte sakınca bulmazsın. Belki de Batı Hıristiyan dünyasının sevgisini ve yardımını kazanırız diye düşünürsün. Sen bir Yahudi sarrafın maliye bakanı olmasına ses çıkarmazsın. Kendi kesesini doldurmasına ve İsrail’e transferler yapmasına rağmen bütçeyi kabartacağı için sevinç bile duyarsın. Hattâ Kürt devleti kurmak için bunca Türk’ün kanına giren Şeyh Said’in torunlarından birinin başbakan veya devlet bakanı olmasına da ses çıkarmazsın. Sen yalnız Türkçülüğe karşı çıkar, Türk ırkçılığını yerer, Turancılığa düşmanlık edersin. Çünkü sen ya Türk ırkına yüzyıllarca kölelik etmiş bir milletin mensubu yahut da beyni işlemeyen, yobazlaşmış, okuduğunu sindirememiş bir budalasın."

Nihal Atsız. Irkçılığa ve kalkınmaya farklı bir bakış.
"Havuç önceden turuncu dışında hemen her renkte yetişirdi. Derken 16. yüzyılda Hollandalı havuç yetiştiricileri bu kök sebzeye yurtsever bir kimlik kazandırmaya niyetlendiler. Kuzey Afrika'dan getirttikleri değişinime uğramış bir tohum kullanarak, İspanyollara karşı verdikleri bağımsızlık savaşının önderi, Turuncu Prens diye bilinen kral I. Wilhelm'in onuruna turuncu renkte bir havuç yetiştirmeye başladılar. Bayrağı turuncu olan ülkenin şimdi bir de turuncu havucu olmuştu. Bundan hiçbir yarar elde edilmiş olmasa da, yine de bu olayı tarihteki en başarılı markalandırma denemesi sayabilirsiniz. Havuç kemiren hiç kimsenin -Bugs Bunny dahil- tüm zamanların kaçırılmış en büyük markalandırma fırsatını dişlediğinin farkında bile olduğunu sanmıyorum."
Martin Lindstrom, "Duyular ve Marka" kitabından alıntı.

"Hollanda bayrağı 16. yüzyılın ikinci yarısında I. William tarafından hazırlatılmıştır. Bayrağın ilk ismi prinsevlag'tır. Bu "prensin bayrağı" anlamına gelmektedir. O zamanların lideri Prince William of Orange tarafından dizayn edilen bayrakta ilk başta kırmızı renk yerine turuncu renk vardı. Daha sonra 17. yüzyıl ortalarında turuncu renk kırmızı olarak değişmiştir."
Kaynak: 
tr.wikipedia.org/wiki/Hollanda_bayrağı

Bir de şöyle bir bilgi var:

"Turuncu havuçlar, ilk olarak 16. yüzyılda Hollanda Kraliyet sarayının rengi olan turuncuya uygun olsun diye, Hollanda’da üretildi ve kullanıldı. Bu durum neticesinde, 17. yüzyılda Hollanda, turuncu havuç üretiminde Avrupa’nın en büyük üretici oldu. Günümüzde kullandığımız ve üretilen tüm havuç çeşitleri, Hollandalıların dört turuncu havucundan gelmektedir. Bunlar Early Half Long, Late Half Long, Scarlet ve Late Orange olarak adlandırılırlar. ... 
BM ( Birleşmiş Milletler ) ’ye göre 20. yüzyılın başlarında, 287 çeşit havuç türünün olduğu belirtilmektedir. Bu çeşitlilik, oldukça azalmış ve 21 çeşide gerilemiştir. Ayrıca, bazı havuç türlerine ait tohumların buzlanmayı engellediği belirlenmiş, doğal bir antifriz gibi vücut dokularını tıbbi anlamda korumaktadır."
Kaynak: 
http://www.merakname.com/havuc-ne-renktir/
Çevreye yönelik en büyük tehdit, bir kağıt fabrikasının atıklarından, bir belediye kanalizasyonunu okyanusa boşaltmasından ya da yerel çiftliklerde kullanılan tarım ilaçlarıyla gübrelerin, sızıntı ve akıntılarının denize ulaşmasından kaynaklanan yerel kirlilik değildir. Esas tehlike, insanoğlunun yaşamına, atmosfere, dünyanın bir bakıma akciğeri sayılan tropik ormanlara, dünya okyanuslarına, hava ve su rezervlerimize yönelik olan tehlikedir. Bu da tüm insanlığın bağımlı olduğu çevre demektir.
~Peter F. Drucker
HAZIR YEMEK yerken bir daha düşünün.

Çok acımasızız belki de, farkında değiliz.

5 Haziran (1972) Dünya Çevre Günü.
En azından bugün yere çöp atmayın, alışverişinizde naylon poşet almayın ey sevgili halk.
Nasıl bir kafadır ağzına çalınan bir parmak bal ile yirmi kova balı götürsün demek...
Altında lüks araba, elinde lüks telefon, evinde büyükçe televizyon, lüks ve gereksiz eşyalar, bir de alkolünü veya sigaranı eksik etmiyorsan ve para yetmiyor diye bağırıyorsan, bağır...
Biraz daha bağır...
Fabrika sahibi işe yine her zamanki gibi Şahin arabasıyla erkenden gelmişti. Bir ara pencereden baktı ve bir Mercedes gördü. Hemen bir çalışanını aradı: "Hasan bu Mercedes kimin?! Hangi müşteri geldi?! Bana niye haber vermediniz?!"
Hasan: "Araba bizim Mehmet ustanın."
Ve fabrika sahibi dedi ki ...
"Bu nasıl bir din kardeşim! ... 
Ahmak hatipler! ... 
Allah'a andolsun ki ahmaklar! ... 
Minbere çıkıyor kardeşim! Nefret! Nefret ettirme fıkhı! Nefret ettirme ilmi!"



İspanyol bisikletçi José Méndez Fernández

Ağaç deyip geçmeyin.
Karikatürist: Jurij Kosobukin
Çikolata yemeyi azaltmaya karar verdiğimde, markete gittiğim zaman ekmeğe sürülebilen çikolatanın en ucuzunu aldım. Ve o çikolatayı hiç de istekli yiyemedim. Şimdi, Nutella'yı bile sevmiyorum.
Çikolatadan kurtulmak isteyen veya azaltmayı isteyenler deneyebilir.

Hayvanları izlerinden tanıyalım
Vecihi hürkuş
https://www.facebook.com/photo.php?v=10152261126927885
İnsanlar sokakları evi gibi temiz tutmuyor ancak herkes kendisine saygılı davranmasını istiyor.

Ve ben bunu düşünürken ... biri önüme kuruyemiş kabukları attı. Zor tuttum kendimi. Yanında eşi ve çocukları olmasaydı ... diyecektim bir şey de artık bakışlarımdan anladığını tahmin ediyorum ... çünkü tekrar bana doğru bakamadı ... İyi ki sabırlıyım. 

Aslında noktalı yerlere bir hayvan ismi yazdım ama sonra gözümün önüne o hayvan geldi, sonra yazmaktan vazgeçtim.

Herkes kendisine saygılı davranmasını istiyor ama ...
"Her alanda konunun doğal yapısı izin verdiği ölçüde kesinlik aramak, eğitim görmüş kişinin özelliğidir."

"Hiç kimse rastlantıyla ya da onun aracılığıyla doğru ve akıllı olmaz."

Aristoteles

Dünya Doğa Vakfı'na göre naylon poşetlerden ötürü her yıl 100,000'in üzerinde balina, fok, su kaplumbağası ve kuş ölüyor. Karada ise inekler, keçiler ve öteki hayvanlar yem ararken genellikle plastik parçalar yiyorlar. Bu nedenle sindirim sistemlerinde bozulmalar olur, hastalanır ve hatta ölürler.

Yılda 200 farklı deniz canlısı, plastik torbalar nedeni ile hayatını kaybeder. 
Kuşlar boğulur. 
Besin sanarak yuttukları plastiği hazmedemeyen kaplumbağalar ölür.

1975 teki bir araştırmaya göre, okyanuslarda dolaşan gemiler yılda yaklaşık 3.700.000 kg. plastik torbayı denizlere boşalttılar. 

Dünya yüzeyi henüz bir plastik çöplüğüne dönmemişse, bunun nedeni denizlerin dibinin çöplük olarak kullanılmasıdır.
Ey gönül! Ne tuhaf değil mi? Bir ömür, şah damarından daha yakın bir Sevgiliyi aramakla geçiyor.
~Mevlana
Eğer insanlar sadece cezalandırılmaktan korktukları ya da ödüllendirileceğini umut ettikleri için iyi kalplilerse; o halde gerçekten çok acınacak haldeyiz.
~Albert Einstein

Ben sigara içiyor olsaydım izmariti yere atmazdım. Kimse benim yaptığım pisliği görmek zorunda değil ve ortak yaşam alanımızı kirletmemem gerekir diye düşünürüm çünkü böyle bir hakkım yok.
Yaklaşık 3 yıl kadar önce...
Adamın Türkçesi çok iyi değildi ama anlaşılıyordu. Yanlış hatırlamıyorsam Ağrı'dan geldik dedi. Adam memleketini bırakıp gelmiş buraya. Ailece geldik, her şeyimizi orada bıraktık. Pkk kapımıza dayanıyor, zorla paramızı alıyor. Çocuklarımızı götürmek istiyordu. Artık dayanacak gücümüz kalmadı ve her şeyimizi bırakıp kaçtık. Burada sıfırdan başladık... Pkk'yı sevmiyorum. Onlar çocuklarımızı kaçırıyor, paralarımızı alıyor... Adam çok dertliydi. Çok şey anlattı. Gündemdeki ilgili konuyu görünce aklıma geldi.
Evet, çok duygusal bir mesaj.

Tam da en duygusal yerde, kamera kızı az aşağıdan ve yüzüne ışık verilmediği bir anda çekiyor. Gözler kızın yüzünde, ışık yeterli olmadığı için daha dikkatli bakıyorsunuz ancak göz ucuyla istemeseniz de hemenaşağıdaki, siyahlar içinde kalmış bembeyaz markaya bakmasanız bile orada ne yazdığını görüyorsunuz, en duygusal yerde.

Evet, Loreal’in çok acımasızca bilinçaltınıza gönderdiği bir reklam.

Güzel görünümlü ve ezberletilmiş masumane küçük kız sesi ile sizi duygusal olarak yaralarken bilinçaltınıza bir kelime koyan Loreal.

Bu film insanların ne kadar acımasız olduğunu anlatıyor.
Paylaşın, Loreal’e daha fazla reklam parası ödetmeden daha çok kişiye ulaştırın. 


Herkes kalktığı masayı temiz bıraksaydı ne güzel olurdu.
9 Evet gerçeği, yalnızca gerçeği öğrenmek istiyorum. Çok mu şey istiyorum! :))

Son zamanlarda gördüğüm en güzel arabalar serçeler ve vosvoslardır.
Her yerde bunlardan olsa rengarenk...
Şimdiden gölgeye kaçıyorsanız, yazın daha çok zorlanırsınız. Şimdiden bünyeyi alıştırın, güneşten yürüyün. Tabiî bir de o göbekleri eritmek lâzım.

Uygarlıktan önce…


Ve sonrası…
Türkler, at üstündeyken attığı oku yüzük deliğinden geçirecek kadar nişancıyken, diğer milletler çapulculuk ve yağmacılıkla yetiniyordu. Heredot'un yazdığı tarihte, Yunanlılara medeniyeti öğretenler Turanlılardır. Asırlar önce yazdığı Divan-ı Lügatit Türk'te, Türklerin bin yıl önce de ceplerinde mendil taşıdığı, kızgın suyla demir ısıtıp "ütüg" (ütü) yaptığı, bunun Rusçaya "Ütüyüg" olarak geçtiği bilgisini veren Kaşgarlı Mahmut'un eserinin önsözü: "Tengri, onlara Türk adını verdi; onları yeryüzüne hâkim kıldı. Cihan imparatorları Türk ırkından çıktı. Dünya milletlerinin yuları Türklerin eline verildi. Türkler, Tengri tarafından bütün kavimlere üstün kılındı." Kanuni devrinde Osmanlı'da dünya da ilk çizgi film tekniğinin temeli atılırken, Fransa kralı ülkesini oturaktan yönetmekteydi. Türkler, keşfettikleri gezegenlere Türkçe adlar verirken, Avrupalılar "Dünya tepsidir-tepsi değildir" savaşı veriyordu. Türkler, akıl hastaları için dünyanın en iyi hastanelerini inşa ederken, Avrupalılar "Şeytan" diyerek yakmaktaydılar.

Şimdi masallarla uyutulup, milli his ve heyecanları uyuşturulmuş bu millete türlü gizli oyunlar ile Türklüğünden utandırmaya, geçmişini unutturmaya çalışılıyor.

Başka uluslar, çağdaş uygarlığa girmek için, geçmişlerinden uzaklaşmak zorundadır. Oysa Türklerin çağdaş uygarlığa girmeleri için, yalnız eski geçmişlerine dönüp bakmaları yeterlidir.

Ziya Gökalp
Gerçek mutluluk mal ve mülke sahip olmak ile değil, akıl ve erdeme sahip olmak ile mümkündür.
~Aristoteles
Türkler devlet yıkmakta ve devlet kurmakta birinci sınıf ustadır. Ülkeleri değil kıtaları altüst etmişler ve korkunç saldırışlar arasında sarsılması hiç de kolay olmayan egemenliklerini yaratmışlardır. Tarih Türklerden çok şey öğrendi. Onların elinden çıkma öyle eserler vardır ki uygarlık için birer süs olmaktadır.
-Hammer
"Namuslular da namussuzlar kadar cesur olursa bu ülkede bir şeyler değişir."

"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın."

Bir insanın en iyi tarifi iki ayaklı ve nankör olmasıdır.
~Dostoyevski
"Çocukları gelecek zamana göre yetiştirin, bulunduğumuz çağa göre değil." Hz. Ali

"Gençler, cesaretimizi takviye ve idâme eden sizsiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık meziyetlerinin, vatan muhabbetinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsâli olacaksınız."
Mustafa Kemal Atatürk

"Dindar ve kindar bir nesil yetiştireceğiz." ...
İnsan hayatını hiçe sayanları adam yerine koymak bizim karakterimizde yok.
Adam olmak

Çevrende herkes şaşırsa bunu da senden bilse
Sen aklı başında kalabilirsen eğer
Herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır
Hem kendine güvenebilirsen eğer
Bekleyebilirsen usanmadan
Yalanla karşılık vermezsen yalana
Kendini evliya sanmadan
Kin tutmayabilirsen kin tutana

Düşlere kapılmadan düş kurabilir
Yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer
Ne kazandım diye sevinir, ne yıkıldım diye yerinir
İkisine de vermeyebilirsen değer
Söylediğin gerçeği eğip büken düzenbaz
Kandırabilir diye safları dert edinmezsen
Ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz
Koyulabilirsen işe yeniden

Döküp ortaya varını yoğunu
Bir yazı-turada yitirsen bile
Yitirdiklerini dolamaksızın dile
Baştan tutabilirsen yolunu
Yüreğine sinirine dayan diyecek
Direncinden başka şeyin kalmasa da
Herkesin bırakıp gittiği noktada
Sen dayanabilirsen tek

Herkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen
Unutmayabilirsen halkı krallarla gezerken
Dost da düşman da incitemezse seni
Ne küçümser ne de büyültürsen çevreni
Her saatin her dakkasına
Emeğini katarsan hakçasına
Her şeyiyle dünya önüne serilir
Üstelik oğlum adam oldun demektir

1895 yılında Nobel Ödüllü Britanyalı şair Rudyard Kipling tarafından yazılmış bir şiirdir. Türkçe'ye eski Türkiye Cumhuriyeti Başbakanları'ndan ve şair Bülent Ecevit tarafından "Adam Olmak" ismiyle çevrilmiştir.
"Gerçeği nasıl tanımlarsın ? Eğer hissedebildiğin şeylerden bahsediyorsan, koklayabildiğin, tadabildiğin ve görebildiğin, o zaman gerçek, basitçe beynine iletilen elektronik sinyallerdir."

"Hiç gerçek olduğundan emin olduğun bir rüya gördün mü? Ya bu rüyadan hiç uyanamasaydın o zaman gerçek dünya ile rüya arasındaki farkı nasıl ayırt ederdin?"

~Morpheus
Toplum olarak hikâyeleri çok seviyoruz.
Canon makinelerin seri çekim sesleri Harika



BİSİKLETE BİN
Sonsuz yaşayacakmış gibi öğrenin, yarın ölecekmiş gibi yaşayın.
~Mahatma Gandhi
"İslam birliği taraftarlarına göre Türkler, Müslüman bir millet oldukları için müslümanca adlar almalıdır. Türklerin İslam olmazdan önce kullandıkları adları almak yanlıştır, Müslümanlığa aykırıdır. Dünyada bundan daha yanlış ve iptidai düşünce olamaz. İslam adları denen adlar Arap adlarıdır. Bunların hemen hepsi de İslamlıktan önceki zamandan beri Araplar arasında kullanılmaktadır. Yani küfür ve cahiliyet zamanından kalmadır. Anlamı bilinmeyen kelimeleri çocuklarımıza takmakta maddi veya manevi hiçbir kazancımız yoktur. Aksine, milli ruh bakımından kaybımız vardır. Hele Müslüman adları arasında Yahudilerden Araplara geçen Musa, İsa, Süleyman, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup, Yusuf, Harun, Davud gibi adlar bizim Türkçe adlarımızla ölçüştürülebilir mi? Hayvan adıdır diye Bozkurt’a, Alparslana’a, Ertuğrul’a itiraz edenler Muaviye’nin “Uluyan Dişi Köpek” ve Osman’ın “Yılan Yavrusu” demek olmasına ne buyururlar? Araplarda yalnız şahısların değil, boyların da hayvan adı aldığı vardır. Mesela bir kabilenin adı “Beni Kelb” yani “İtoğullarıdır”. Kadın adları da öyledir: Ayşe “Yaşar”, Fatma “sütten kesilmiş”, Hatice “Vaktinden önce doğmuş”, Zeynep “tombul” demektir. Hele Türkler’in islamiyetten sonra büyük devlet kurabildikleri iddiası ile sadece gülünçtür. Çin seddinden Avrupa ortasına kadar uzanan büyük ve şanlı Kun Devleti yedi yüzyıl sürmüş; Çin’den Doğu ve Batı Roma’dan haraç almıştır. Basit bir barbar topluluğu ne bu kadar uzun yaşayabilir, ne de bu büyük ve medeni devletleri vergiye bağlıyabilirdi. Kora’dan Kırım’a kadar iki asır süren ve adı sanı Çinlilerin, İranlıların, Arapların ve Batı Romanın hatırasında büyük bir iz bırakan teşkilatlı ve demircilik üstadı Gök Türklerle maddi medeniyet alanında Uygurlardan ve içinde kalabalık Müslüman Türklerin bulunmasına rağmen islami karakterde bir devlet olmayan, tarihin en büyük imparatorluğu, Çengiz Han Devletinden uzun boylu konuşmaya lüzum yok. Bu kadar sözden maksat, Türklerin büyük devlet ve medeniyet kurmak için Müslüman olmaya ihtiyaçları bulunmadığının tesbitidir. Tarihi gerçek şudur ki: Türkler Müslümanlık sayesinde değil, Müslümanlık Türkler sayesinde yükselmiş ve yaşamıştır."

Nihal Atsız