26 Haziran 2011 Pazar

Sting - Shape of my Heart
Sevgili erkek arkadaşlar… Bir bayandan hoşlandığınızda, ona kazandığınız miktarın daha azını söyleyin. Çünkü gerçekçi olduğunuz kadar sahte, sahte olduğunuz kadar gerçekçi bir davranış alabilirsiniz. Yani, az kazandığınızı duyduğunda sizden hoşlanmıyor, çok kazandığınızı duyunca 180 derece dönüyorsa, yapacağınız en iyi şey, ona 1 lira 80 kuruş verip, hiçbir şey demeden iletişimi kesmektir.

25 Haziran 2011 Cumartesi

Gezegeni kurtarmak isteyenler matematiği biliyor mu?
Gezegen 4,5 milyar yıldır yerinde duruyor.
Gezegenin bir yere gittiği yok.
Bizler gidiyoruz.

19 Haziran 2011 Pazar

Plastik su şişelerinin kapaklarındaki küçülmeyi fark ettiniz mi?
Tekerlekli sandalye için kapak biriktirme kutusuna veya geri dönüşüm kutusuna değil de duyarsız millet onu sokağa veya çöpe attığında doğada çözülme zamanı azalsın, doğaya daha az zarar versin diye yapmışlar, hem masraftan da kısmış oldular.
İki taraf da memnun...
Dimes 1 litrelik cam şişede satılan meyve sularını bugün gördüm, hem kutuda satılanla aynı fiyata.
Kendilerine bir teşekkür e-postası (evet e-mail değil e-posta) göndermek gerekir değil mi?
Ucuz elektrikli ev aletleri, evde durduk yere yangın çıkması için idealdir.
Tarkan’ın Sözü ve Müziği, Orhan Gencebay’ın Sazı
Tarkan Doğa Derneği’nin yürüttüğü mücadeleye destek vermek için “Uyan” adlı bir şarkı üretti. Bu çalışmaya katılan Orhan Gencebay, şarkıda hem sazı hem de sesiyle Tarkan’a eşlik etti.

Türkiye doğasının hızla yok oluşu Tarkan ve Orhan Gencebay’ı Doğa Derneği çatısı altında bir araya getirdi. Tarkan, “Uyan” şarkısıyla doğadaki yok oluşun önüne geçebilmek için birlikte hareket etmenin önemini vurguluyor. “Uyan”ın Orhan Gencebay’ın da katılımıyla hazırlanması Türkiye’deki doğa hareketinin gelişimini daha da hızlandıracak.

Tarkan Doğa Derneği’nin “Hasankeyf Yok Olmasın” kampanyasına destek vererek herkesi Türkiye’nin doğasına sahip çıkmaya davet ediyor. Doğa Derneği Genel Müdürü Güven Eken yaptığı açıklamada “Uyan, Aşık Veysel’in ‘Benim Sadık Yarim Kara Topraktır’ adlı eserinin günümüzdeki karşılığı. Tuz Gölü’nün, Hasankeyf’in, Allianoi’nin ve yok olan daha nice önemli doğa alanının çağrısı Tarkan’ın ‘Uyan’ adlı şarkısında ete kemiğe büründü. Bu şarkı, içinde bulunduğumuz tehlikenin farkında olmayan birçok insanı doğa için harekete geçirecek.
SERTAB ERENER - "VUR YÜREĞİM"
Doğa İçin Çal 3 - 2011 - (Yeni Video)
Michael Jackson - Earth Song
Şahsen AKAŞA yayınlarının bütün kitaplarını alıp okuyasım var...
"Albümümün çocuklarına küfretmeyi öğrettiğini söylediler. Peki 12 yaşındaki kızının yapmasına izin verdiğin makyaj ne olacak?"
Eminem
“İnsan ancak kendi benliğinden vazgeçtiği takdirde, hayattaki en kalıcı, en sağlam ve en büyük hazza kavuşabilir. Yaşama tüm anlamını kazandıran aslında ölümdür. İşte bu “sır” dinlerin merkezini oluşturan bilgeliktir.”
Dr. M. Scott Peck
“Gerçekten de ünlü bir meselde anlatılan üç kör adama benziyoruz; her birimiz bir filin ancak tutabildiğimiz yerini tarif edebiliyor, ama yine de hayvanın tüm yapısını bildiğimizi iddia ediyoruz. Böylece kendi mikro dünyalarımızdan doğan farklı dünya görüşleri üzerinde çekişip duruyoruz. Bunun için de tüm savaşlar aslında dinsel savaşlardır.”
Dr. M. Scott Peck

18 Haziran 2011 Cumartesi

"Bu denli hastalıklı bir topluma iyi eklemlenmiş olmak, sağlıklı olmanın bir ölçüsü olamaz."
Jiddu Krishnamurti

5 Haziran 2011 Pazar

"Politikacıların içerisindeki halk ruhu, hırsızların ve sokak serserilerinin sahip olduğu halk ruhundan fazla değildir. Politikacıların amacı, her zaman kendi özel avantajlarını artırmak ve bunun için ellerindeki çok büyük güçleri kullanmaktır."
Henry Louis Mencken
Gidiyor bir meydana saygıdeğer bilmem hangi kişi, veriyor vaatlerini boş inançları ihtiyaç edinmiş bonkör vakitlilere, birkaç kişiyi de kötülemeden konuşma yapma yeteneğinden yoksun… sonra çekip gidiyor başka meydana. O konuşma yapılan yerlerde, evlerinde sakince oturan, belki uyuyan, belki hasta olan veya yüksek sesten rahatsız olanlara bu kişi çok mu saygıdeğer oldu şimdi?

Oluşacak trafik, çevre ve ses kirliliğinden bahsetmedim henüz. Ne sesini, ne düşüncelerini beğenmediğin kişinin karga sesi, odanın içinde zonklaması kimin hoşuna gider ki? En azından o alanlar boşaldıktan sonra oluşacak pisliğe bir bakın. Bakın, insanların ne kadar pis olduğunda. Salladıkları bayrakları bile atıyorlar yere. Onlar, salladığı bayrakları bile kendi ayakları altına alabilecek kadar düşünceliler işte. Ancak, onların da oyu bir, seninki de.
Ben Tanrı'ya inanırım çünkü eğer yoksa ona inanmakla hiçbirşey kaybetmem, ama eğer varsa inanmamakla çok şey kaybederim.
Lucretius

Eğer Tanrı, insana yaşamaya zorladığı hayatı kendisi yaşamak zorunda kalsaydı, kendisini öldürürdü.
Alexandre Dumas (baba)

Şu dünyayı tanrı yarattıysa, onun yerinde olmak istemem doğrusu. Çünkü, dünyanın sefaleti yüreğimi parçalar.Yaratıcı bir ruh düşünülürse, yarattığı şeyi göstererek ona şöyle bağırmak hakkımızdır: "bunca mutsuzluğu ve bu üzüntüyü ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin sessizliğini ve kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın?"
Arthur Schopenhauer

Tanrı öldü.
Friedrich Nietzsche

Eğer Tanrı var olmasaydı, onu icat etmek gerekirdi.
Voltaire

Voltaire'in sözünü tersine çevirerek diyorum ki, eğer Tanrı gerçekten varsa, onu yok etmek gerekir.
Mihail Bakunin

Tanrı tavsiyemi sormuş olsaydı, evren için daha basit bir tasarım önerirdim.
X. Alfonso

Eğer Tanrı varsa iyi bir mazereti olmalı.
Woody Allen

Diğer tüm kanıtları bir yana bırakırsak baş parmak bile benim Tanrı'nın varlığına inanmam için yeterlidir.
Isaac Newton

Tanrı'nın bilgisinin mükemmel olması ve onun aldanmaz ve aldatmaz olması inancı, vahyin temelini oluşturur.
René Descartes

Tanrı öldü. Cennet bomboş - Ağlayın çocuklar, artık babanız yok. - Gerard de Nerval

Tanrı, insan ve madde diye ayırım yapmak anlamsızdır. Evrensel cevher, saf bilinç olan ruhtur. Düşünce basamaklarını kateden insan sonunda kendisine döner. Gerçek ruhun kendisi olduğunu keşfeder. Aslında insan tanrı; tanrı da insandır.
Georg Wilhelm Friedrich Hegel

4 Haziran 2011 Cumartesi

"Az bilen ve az düşünen çok konuşur."
Nietzsche
"Dinler aynı noktada birleşen farklı yollardır. Aynı amaca ulaşacak olduktan sonra ayrı yollar seçmemizin ne önemi olabilir?"
Mahatma Gandhi
Yandaki koğuş binasında, mavi kapak biriktirme kutusuna çöp atıldığından dolayı komutandan izin alıp o kutuyu bizim koğuş binasına koymak –tabiî cahil üniversite mezunlarının içine attığı çöpleri çöpe boşalttıktan sonra- ve içine bir okuma yazma bilmeyen veya beyni olmayan insan taklidi yapmadan kutuyu gerektiği gibi kullanmaya başlamak, bölükteki arkadaşların da desteğini görmek…

Naylon poşet zararları araştırmasını yapıp yazdıktan sonra grup açmak, grubu yaklaşık 30.000 kişiye mesaj olarak göndermek ve sonucunda halâ 700 civarı bir üye görmek… Gerçi bu rakamın hiçbir önemi yok çünkü çoğunun halâ bez çanta kullanmadığına emin olmak ve üyelerin bile gruba yazılan yazıyı halâ okumadığını bilmek…

Millet sakal traşı olurken o musluğu sonuna kadar açıp hiç kapamadan traş olmasını veya diş fırçalamasını görmek ve onca boşa akan suya dayanamayıp dikkatsiz kişiyi ya uyarmak yada musluğu kapatıp hemen üstündeki “SUYU BOŞA HARCAMA” vb. yazısını göstermek…

Sivile ilk çıktığım dakikalarda "DAHA İYİ BİR TÜRKİYE İÇİİİİÜÜÜÜNN!" diye bağıra bağıra dolaşıyor siyasi parti otobüsü.
İyi de siz o kart sesinizle böğürerek avazınız çıktığı kadar bağırdıktan sonra biz nasıl iyi olabiliriz ki?
Takım elbise giyip çocukça pis ağız ile atışmalarınızı zaten bir kenara bıraktım halâ anlayamayarak... ki çok insan halen daha yemekte bu amatör davranışınızı ancak,
Asıl hayret ettiğim, binlerce insanın işini gücünü bırakıp, ağzı bozuk parti başkanlarını nasıl izlemeye, dinlemeye ve desteklemeye gittiği...
Amaç ne? Kibar argoyu uygulamalı öğrenmek mi? Diye düşünmek…
Elbette ardından neden azrailin bir türlü şu büyük hırsızlara uğramadığına anlam verememek…

Tüketiciler bir ürün alırken onun ne barkoduna ne de paketin ne kadar geri dönüştürülebilir olduğuna aldırmamasını ve geri dönüşüm kutularını kullanmamasını görüp, bu kişilerin en kolay yönden nasıl bilinçlendirilebileceğini düşünmekle birlikte ürün paketlerinin mümkün olduğunca daha çok geri dönüştürülebilecek şekilde yapılmasını sağlamak için araştırma yaptıktan sonra grup açıp, ilgili insanları toplayıp, markalara baskı ile pozitif tehdit arası topluca yazılar göndermek –ta ki onlar sözümüzü dinleyene kadar- ama bu bilinçli ve aktif topluluğun da zor toplanacağını bilmek…

Yere çöp atan insanlara hayretle bakmak…

Özellikle suyu, elektriği boşa harcayıp geri dönüşüm atıklarını ilgili yere atma imkânı olduğu halde bunlara hiç aldırmayan insanlar hakkında “acaba bunlar aslında başka gezegende mi yaşıyor yoksa ben mi yanlış yere geldim” diye düşünmek…
Hani, hangi düşünce yapısıyla insan nefes aldığı, yaşadığı, yattığı yeri pisletebilir…

Beyaz ışık göze zararlı olduğu halde ve insanlar bunu bildiği halde neden halâ beyaz ışıkta ısrar ettiğini anlayamamak…

Eğitmenlik yapanların dahi ağzına argo alarak milleti güldürmeye çalışmasına, “senin eğitmenlik anlayışın buysa … senin eğitmenlik anlayışına” diye eksik bir cümlenin kafada istem dışı oluşmasına yine de engel olmaya çalışmak… Ne de olsa eğitmen…

Bir giydiği çorabı bir daha giymeyenleri görüp hallerine acımak…

Haber hazırlayanların sokağa çıkıp vatandaşa “hangi partiye oy vereceksiniz?” yerine “hangi hırsıza oy vereceksiniz?” diye sorsalar, nasıl olurdu acaba diye düşünmek…

İnsanların durduk yere “ben onu-bunu-şunu yapamam” demelerine bir türlü anlam verememek, hani ne diye kısıtlar ki insan kendini, kaldı ki beyninin kaçta kaçını kullanırsın ki…

Gazete köşe yazarlarının yalnız yerine yanlız, e-posta yerine mail(e-mail yazsa bari), merkez yerine center, başlamak yerine start almak, öz geçmiş yerine cv gibi çok basit hatalar yazdıklarını gördükçe önce gazeteyi yırtası gelmek ve sonra ise bunların ne derecedeki beceriksizlikleri ile yazar olabildiğini bilmem ne yapmak…

Daha bir yığın gereksiz şeyle kafamı meşgul ediyorum işte.
Neyse şimdi reklamlar. Size ne gösterirsek alın. Alacaksınız da.
Sonrasında da pek inandırıcı, kurgulu-senaryolu haberlerimiz var.
Gerçi merakla izlediğiniz o herkesin birbirini dürtüp arkasından iş çevirdiği pek ahlâklı dizilerimizin hayranlarısınız ne de olsa, yani zaten inanmaktasınız zamanın değersiz olduğuna.
Son olarak da sahte vaatleri dayadık mı tamam.